Neden bu başlığı attım dersiniz? Bir yerde konuşuluyordu. Kulak kabarttım. Adam 85 yaşında, 35 yıl önce Adana Huzurevi’nin olduğu yerde arsa alıyor, emlakçı onu kandırıp Şambayadı civarında Eseptepe’de tapu veriyor. Arsa oradan çıkıyor. Tabu kayıtlarına böyle geçiyor.
Aradan tam 35 Yıl geçiyor.
Arsanın tümü 275 metre kare.
Atsan atılmaz, satsan satılmaz. O zaman para etmiyor. Ama epeyce de para ödemiş. Arsanın 2012 yılına kadar vergilerini eksiksiz ödüyor.
Gel zaman git zaman, bir yere ödeme yapacak kendine toplu para lazım. Arsayı satmaya kalkıyor.
Bir de ne görsün. Arsa üç parçaya bölünmüş.
Bunu nasıl becermişler, nasıl yapmışlarsa…
Bu kararı alan meclis üyeleri, arsanın 275 metre karesinden, 25 metreye kareye imar uyguluyor.
Diğer parçalara gelince, kaldırıp en ucra köşelere atmışlar.
Böyle hak hukuk mu olur?
Böyle adelet mi olur?
***
35 yıl önce kendisini emlakçı kandırıyor. 35 yıl sonra belediyenin meclis üyeleri ve belediye başkanı kandırıyor.
Arsa kuşa çevriliyor. Birleştirsen olmuyor, gecekondu yapsan izin yok, kata versen, 35 yıl daha bekleyecen.
Kısacası;
Beş para etmiyor.
Yaşlı adam isyan halinde soruyor;
Bu kararı verenler, kararı alanlar, kararı uygulayanlar, nasıl can verecekler?
Bu vebalin altından nasıl kalkacaklar. Yataklarında nasıl uyuyorlar acaba?
Diye dert yanıyor.
O kararı alanlar mis gibi uyumaya devam ediyorlar, amcacığım sen dert etme, kendi derdine yan sen.
***
Konuşmalara bu defa kulak kabartanlar devam ediyor.
Kunuşalanlar; “Arsası en ücra köşede olanların arsaları nasıl olupta yolun en güzel yerine getiriliyor acaba?
Kendi arsalarını en güzel yerlere getiriyorlar, sahipsiz kimsesizlerin arsalarını, ya yeşil donatıya ayırıyorlar, ya çukura veya engebeli yerlere atıyorlar.
Sorduğun zamanda; şöyle cevap veriyorlar.
Meclis üyeleri imar plan değişikliği ile ilgili bir konuda meclis kararı alıyorlar. Bu kararı alırken belediye birimlerinin kendilerine sundukları bilgi üzerine böyle bir karar aldıklarını deklere ediyorlar.
Askıya çıkıyor, çoğu zaman vatandaşın haberi olmuyor ve bu yanlış ve haksız uygulama aynen uygulanıyor.
Hayalleri olan,çoluk çocuğunu evlendirmek isteyerlerin hevesi kursağında kalıyor.
Bu haksız uygulamayı belediye başkanları farketmiyor mu? Geri dönüş ancak şikayetin ciddi yerden gelmesi ile olur. Bu da mahkeme aşaması oluyor. Mahkemelerde uzayınca hak aramak hayal oluyor.
Yani vatandaşın 200 ila 300 metre arasındaki arsaları paramparça, parçalanıyor ve işe yaramaz hale getiriliyor.” diyerek fikir yürütüyorlar.
***
Bana göre; haksızlık varsa,belediye askıya çıkardıktan sonra bile, vatandaşın hak araması yolu açılmalı.
1-Kişilerin mağduriyetine veya;
2-Kamunun zararına neden olan ya da;
3-Kişilere haksız menfaat sağlayan… diye devam eder.
Bu kişiler adeletin önünde mahkum edilmeli ve işledikleri suç cezasız bırakılmamalı.
***
Kunuşmacılara yeniden dönüyorum; “Belediye başkanları halkın içine karışırak dürüstlük taslıyorlar, ama işin iç yüzünü görseler, nasıl kararlar verdiklerini görebilselere, dürüstlük abidesi belediye başkan larının yüzlerine bakmazlar.
İlçe belediyeleri karar alır, düzenler, hazırlar ve büyükşehirde uygulatır…
Yani bu işin sorumluları, az kişi değil, vebal büyük… Çok kişi bu günaha ortak oluyor.
Bu işin birde ahiret yönü var ki…
Yakalarını nasıl kurtaracaklar bilmiyoruz?
Hırsızlık illa elini cebine atmakla olmuyor, birinin malını alıp, oraya buraya atmakla da aynı şey…” diyerek serzenişlerini sürdürüyorlar.
bende diyorum ki;
Hani derlerya, avukatların, muhasebecilerin, gazetecilerin, yatacak yeri yok diye…
En başta siyasilerin, dalkavukların, yalancıların, meclis üyelerinin ve belediye başkanlarını koyuyorum, itirazı olan varsa beri gelsindiyorum.
Birileri mahkemeye giderse, birilerinin canı epeyce yanar diye düşünüyorum, yeter ki harekete geçsinler...