301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Haber Detayı
20 Kasım 2025 - Perşembe 20:50 Bu haber 28 kez okundu
 
“ÖCALAN SERBEST BIRAKILACAK, ANKARA’YA GELECEK, PARTİ KURACAK”
“ÖCALAN SERBEST BIRAKILACAK, ANKARA’YA GELECEK, PARTİ KURACAK”
SİYASET Haberi


Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ, Türkiye gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulunduğu basın toplantısı düzenledi.

Prof. Dr. Ümit Özdağ: “Değerli Zafer Partililer, değerli basın mensupları ve sevgili yurttaşlarım, Zafer Partisi’nin haftalık basın toplantısına hoş geldiniz. Bu haftadan itibaren, her perşembe günü burada Türkiye’deki ve dünyadaki gelişmeleri Türk siyasetindeki evrilmeleri ele alacağımız basın toplantıları düzenleyeceğiz.

Bugün ilk olarak; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 42. kuruluş yıldönümünü kutlamaktan kıvanç duyduğumu ifade etmek istiyorum. Kıbrıs Türk halkının şerefli mücadelesine önderlik yapan Kurucu Lider Dr. Fazıl Küçük, Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş ve bağımsızlık uğruna hayatlarını kaybeden, şehit olan soydaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum.

20 Temmuz 1974’te başlatılan Kıbrıs Barış Harekâtı ile adada yaşayan Türk soydaşlarımıza barışı, huzuru getiren ve KKTC’nin kurulmasının yolunu açan rahmetli Ecevit’i ve rahmetli Erbakan’ı da saygıyla ve minnetle anıyorum.

Sayın basın mensupları, Aradan geçen 42 yılda, Rum-Yunan ikilisinin uzlaşmaz tavrı ve adil, eşit ve kalıcı bir çözüme karşı direnç göstermelerinden ötürü başarı kaydedilememiş, Kıbrıs’ta ilerleme sağlanamamıştır. Bu süreçte AKP hükümetlerinin akıl almaz hataları, KKTC’nin güvenlik ve egemenliği için de ağır riskler oluşmasına neden olmuştur. AKP’nin iktidara gelir gelmez Annan Planı’nı desteklenmesi ile başlayan hatalar zinciri, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne Büyükelçi ataması ile tarihi bir kırılmaya evrilmiştir. Oysa KKTC; Orta Asya Türk Cumhuriyetleri tarafından uluslararası alanda tanınmalıydı. Ankara, AKP bunu başarmalıydı. Son dönemde, Güney Kıbrıs’ta, garantör İngiltere’ye ek olarak, ABD, İsrail ve Fransa askeri üsler tesis etmeye başlamış ve ABD, Rum kesimine uyguladığı silah ambargosunu kaldırmıştır. Ayrıca, İsrail’in Rum kesimine Barak MX hava savunma sistemi sevkiyatı ve kısa süre önce Rum-Yunan-İsrail üçlüsünün Doğu Akdeniz’de icra etmiş olduğu tatbikat, sadece KKTC’ye değil, aynı zamanda adeta ülkemize verilmek istenen bir gözdağına dönüşmüştür.

Yunanistan’ın AK Parti’nin pasif tutumundan dolayı Ege’de 22 adamızı alenen işgaline ses çıkarmamasıyla benzer bir süreç şimdi Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs’ta yaşanmaktadır. KKTC’nin 42. kuruluş yıldönümü, AKP hükümetinin silik ve teslimiyetçi politikaları ile adeta gölgelenmiş ve AKP hükümetleri KKTC’yi kendi kaderine terk ederken, Mavi Vatan’ı da unutmuş görünmektedir.

Değerli Zafer Partililer, Değerli Basın Mensupları, Kıbrıs milli davamızdır. Kıbrıs vatandır. Zafer Partisi iktidarında Mavi Vatan ve Münhasır Ekonomik Bölge konularını ulusal egemenlik ve bağımsızlık meselesi olarak göreceğiz. Kıbrıs’ta 1959 Zürih Antlaşması’ndan kaynaklanan haklarımızı tavizsiz savunacağız. Bu anlaşma hilafına adanın silahlandırılması konusunu kabul etmeyeceğimizi ve zorlayıcı diplomasi tedbirlerini alacağımızı ifade etmek isterim. Doğu Akdeniz’de, Türkiye olmadan barış, güvenlik ve istikrar olamayacağı gerçeğinden hareketle, Kıbrıs’ta iki kesimli, iki halklı ve bağımsız iki devletli çözümü esas alacağımızı ifade etmek istiyorum!

Değerli arkadaşlar, AKP hükümetlerinin toplumsal düzende oluşturduğu tahribata ait iki üzücü olay yaşandı geçen hafta. 9 Kasım’da Almanya’dan İstanbul’a ziyaret için gelen Böcek ailesi, 12 Kasım gecesi gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı. Ve maalesef anne-baba ve iki çocukları hayatını kaybetti. Bu kadar ucuz bir ölüm Türkiye’nin en büyük kentinde, turizmin merkezinde doğrusu anlaşılır, kabul edilebilir değil.

İstanbul’un merkezinde bir aile yok olurken Şanlıurfa’dan bir başka feci haberin geldiğini de gördük. Bir marangoz atölyesinde elleri bağlanıp, makatına kompresörle hava basılan 15 yaşındaki bir çocuk hayatını kaldırıldığı hastanede iç organları parçalandığı için kaybetti. Bu saldırıyı gerçekleştiren kişinin de önce şaka yaptığı gerekçesiyle serbest bırakıldığını, sonra gelen tepkiler üzerine tutuklandığını gördük. Türkiye’deki bu olumsuz tablonun 2025 Küresel Organize Suç Endeksi Raporuna da yansıdığını görüyoruz. Türkiye anılan bu raporda 193 ülke arasında ne yazık ki 10. durumda. Rapora göre Türkiye’de uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı başta olmak üzere; vergi kaçakçılığı, yolsuzluk, kamu kaynaklarını zimmete geçirme, finansal ve siber suçlarda büyük bir artış görünüyor.

Değerli Zafer Partililer, Değerli Basın Mensupları,

23 yıllık AKP hükümetinin toplumu getirdiği nokta dehşet vericidir. AKP Türkiye’sinde artık ne güven ne asayiş vardır. Yaşamak şansa kalmıştır. Artık ne yediğinizden ne de içtiğinizden emin olabilirsiniz ne de yargıya güvenebilirsiniz. AKP’nin Türkiye vizyonu ve istikrar dediği şey güzel ülkemizi Kolombiya ve Mynmar seviyesine indirmek ve organize suç örgütlerine teslim etmek olmuştur.

Değerli basın mensupları, Geçen hafta Irak’ta gerçekleşen seçimleri de takip ettik. Seçim öncesinde başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde Türkmenlere yapılan saldırılara AKP hükümetinin yine kör ve sağır kaldığını tekrar gördük. Seçimlerde kesin olmayan sonuçlara göre, 329 sandalyeli parlamentoda, Türkmenler sadece 4 vekil ile temsil edilmektedir. Öz be öz Türk yurdu Kerkük’te bile ancak 2 milletvekili çıkartılmıştır. AKP hükümeti, seçim öncesi de Türkmenlere yönelik baskı ve saldırılar ile bölgeye Süleymaniye’den seçmen taşınmasına ses çıkarmamış, tepki göstermemiştir. İşin daha da kötüsü, AKP hükümetinin uzun süredir bölgede etnik ve mezhepçi tutumu ile Türkmenler arasında birlik oluşmasını da engellediğini görüyoruz. Halen Irak Türkmen Cephesi ile Türkmen toplumu arasında tam bir uyum ve birliğin ne yazık ki sağlanmadığını görüyoruz. 1957 nüfus sayımında bölgede birinci etnik grup olan Türkmenler, son seçimlerde Kerkük’te sadece iki milletvekili çıkarabilmiş ve azınlık durumuna düşmüşlerdir. 2002’de bile durum böyle değildi. Kerkük’te ve Türkmeneli’de oluşan bu olumsuz tabloda, 23 yıllık AKP iktidarının hatalarının etkisi çok ama çok büyüktür…

Sevgili yurttaşlarım, Devlet Bahçeli’nin önayak olması ile Türkiye, 2. Bölücü Açılım Sürecine sokuldu. ‘Bir al-ver süreci ve ön şart olmayacak, PKK kendini feshedecek ve silah bırakacak’ diyerek çıkılan yolda; PKK silah bırakmadı, fesih olmadı ama laik-üniter-ulus devletimizi feshedecek gelişmelerin yaşandığını görüyoruz.

TBMM’de kurulan ‘Öcalan Komisyonu’ İnfaz Yasası değişikliği yani Örtülü Af ve Terörle Mücadele Yasasında yapılacak değişiklikleri görüştüğü 16. toplantıyı halkımıza kapattı. 17. toplantı da Türk halkına kapalı yapıldı. Halkımıza kapalı ama siyasi uzantıları vasıtasıyla PKK terör örgütüne açık!

Lütfen dikkat edin, son toplantıda İçişleri Bakanı, Milli savunma Bakanı ve MİT Başkanı komisyona sunum yaptılar. Yani güncel istihbarat bilgileri, asayiş ve güvenlik bilgileri açıklandı. Bu açıklamalar devlet sırrı diye halktan saklandı ama kime açıklandı? PKK’nın siyasi temsilcilerine açıklandı. Arkadaşlar siz aklınızı mı kaçırdınız? Devlet yönetiminde böyle ciddiyetsizlik ve sorumsuzluk olur mu? Dünyada bunun hiç örneği var mı? Mevcut İstihbaratı, polisi ve askeri birliklerin yerlerini anlattıysanız, e artık devletin anahtarını da verin PKK’ya, kapatın gidin! Tekrar ediyorum, böyle bir sorumsuz bir davranışın Dünyada eşi benzeri yok. Bilesiniz ki; büyük Türk Milleti bu süreci PKK ve Öcalan’a mağlubiyet süreci dikkatle izliyor ve bunun siyasi hesabını sizden sandıkta soracak. Haziran 1015 seçimlerini unutmayın. Sonuç olarak; halktan gizlenen ama PKK’ya açık bir süreçten Türk halkına bir fayda gelir mi?

Bu arada PKK’nın da reklamını yapmaya devam ediyorlar. Neymiş? PKK Zap bölgesinden çekilmiş, barışçıl tavrını göstermiş. PKK kış aylarında Zap bölgesinden senelerden beri çekiliyor. Gerçekleri dile getirelim. Bakın resmi bir cumhurbaşkanlığı belgesiyle şimdi PKK’nın silah bırakmadığını size kanıtlayacağım. Cumhurbaşkanı Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum ne diyor? ‘Silah bırakma pratiklerinin genişletilerek ve geliştirilerek ilerletilmesi gerekiyor’. Eğer PKK silah bırakmış olsaydı hala PKK’nın silah bırakma pratiklerinin geliştirilmesinden bahsedilebilir miydi? Demek ki PKK silah bırakmamıştır. PKK kendisini gerçek anlamda da feshetmemiş sonlandırmamıştır. Bütün örgütsel yapısı varlığını sürdürüyor. PKK’lıların büyük bir bölümü YPG’ye katıldılar. 2 bin kadar PKK’lının PJAK’a katıldığını İran’a geçtiğini biliyoruz. Örgütün genellikle üst düzey yöneticileri şu anda Talabani’nin kontrol ettiği bölgede Süleymaniye ve çevresindeler. Özetle, PKK terör örgütü silahlı varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Diğer yanda, Bahçeli en baştan beri Öcalan için bir ‘Umut Hakkı’ çerçevesinde serbest kalması için adeta çırpınıyor! Ve dün Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Öcalan’ın umut hakkı ile serbest kalacağını tekrar açıkladı. Serbest kalmakla kalmayacak, yeni bir parti kurarak başına da geçecek. İstenilen bu. Bunu açıkladığımız zaman bazı basın-yayın organlarında, iktidarın tetikçileri ‘Öcalan serbest kalmayacak, doğru değil’ diyorlar. Hayır, Öcalan da serbest kalacak, Demirtaş da serbest kalacak. Öcalan İmralı’dan çıkacak, Ankara’ya gelecek ve Ankara’da kuracağı siyasi partinin başına geçecek. Bunların hepsinin planlaması yapılmış durumda. Mesele sadece Türk halkına nasıl anlatacakları, halkı buna nasıl alıştıracakları üzerine kurulu.

Türk milliyetçilerinin öz evladı Sinan Ateş’in cenazesine bile katılmayan ama Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafının yüzünü okşayan Bahçeli İstiklal Savaşını veren, FETÖ’cü darbeye direnen Gazi Meclis’i İmralı’daki mahkûm terörist Öcalan’ın ayağına götürmek konusundaki ısrarını bu hafta da sürdürdü.

Devlet Bahçeli, komisyon eğer İmralı’ya gitmezse 3 arkadaşını alıp kendisi gidecekmiş. Bahçeli’nin bu açıklamasının nedeni komisyonda adaya gitmeme konusundaki düşüncesinin ağır basmış olmasıydı ve onun yerine uzaktan bir telekonferans planlanmış, bu görüş ön plana çıkmıştı. Komisyondaki birçok üye tarihe teröristbaşının ayağına giden milletvekili olarak geçmek istemiyorlar. Bu milletvekilleri yarın seçimlerde, belki de 2026’da yapılacak seçimlerde sokağa çıktıkları zaman Türk halkından ‘Sen neden İmralı’ya gittin?’ sorusuna muhatap olacaklarını biliyorlar. Komisyon üyesi olmak zorunda kalan vatansever milletvekillerine sesleniyorum çünkü biliyorum ki bazılarınız olmak zorunda kaldınız. Bir teröristin ayağına giden adam olarak tarihe geçmeyin, çocuklarınıza ve torunlarınıza böyle bir miras bırakmayın.

TBMM’deki komisyon üyesi milletvekillerinin İmralı’da Öcalan’ın ayağına gitmesinin bahsettikleri bu çözüm sürecine ne faydası var? Öcalan diğer devlet yetkilileri ile konuşmadığı ve onlara söylemediği neyi milletvekilleri İmralı’ya gittiklerinde onlara söyleyecek? Cevap hiçbir şey. Peki, neden bu ısrar? Çünkü, TBMM üyelerinin Öcalan’ın ayağına gitmesi Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp getirilmesinin intikamı, Türkiye’nin sembolik mağlubiyeti olarak sunulacak dünyaya.

Mudanya Mütarekesi ile Yunan ordularını denize döken TBMM’nin ordularıydı. Şimdi aynı TBMM’nin milletvekilleri Mudanya açıklarındaki İmralı’da Öcalan’ın önünde diz çökecekler öyle mi? Biz Zafer Partisi olarak buna şiddetle itiraz ediyoruz. Ve adaya İmralı'ya, Öcalan'a gitmeyin, bu fırsatı vermeyin, bu süreci sona erdirin diyoruz.

Değerli Basın Mensupları, Bahçeli’nin İmralı özlemi devam ederken, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’dan itiraf gibi bir açıklama daha geldi. Bahçeli’nin İmralı çağrılarını ‘kurucu siyaset’ olarak niteleyen Feti Yıldız, gerçek niyetlerini de açığa çıkarmış oldu. Yani Feti Yıldız, yeni bir devlet kurulacağını, bunun Öcalan ve PKK ile birlikte yapılacağını itiraf ediyor. Şimdi bu beyefendilere soralım: Bebek katili Öcalan ile nasıl ve ne tip bir devlet kurmayı planlıyorsunuz? Öcalan’a bu nedenle mi Kurucu Önder diyorsunuz? Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin neyi hatalı, eksik ya da neyi size yetmiyor? Siz Atatürk’ten daha mı iyi biliyorsunuz? İkinci Cumhuriyet’ten sonra Öcalan’ın kurucu önderi olduğu bir de Üçüncü Cumhuriyet mi çıkartıyosunuz başımıza? Bakın efendiler, siz Lozan Antlaşmasını reddeden, 1924 Anayasasına karşı çıkan, Cumhuriyetimizi Kürt Soykırımı iftirası ile hedef alan bir yapıyla nasıl ‘kurucu siyaset’ inşa edeceksiniz? Gittiğiniz yolun, PKK’ya teslim olmak ve PKK’nın 8. ve en son topladıkları sözde 12. kongrelerinde ilan ettikleri demokratik konfederasyon amacına hizmet ettiğini görmüyor musunuz? Eğer İmralı’ya bebek katilinin ayağına gider, onu meşrulaştırır ve Türk Devletinin itibarını yerle yeksan ederseniz, bilesiniz ki; halkımız sizi affetmez!

Değerli yurttaşlarım, Her şey gözümüzün önünde apaçık bir ortamda gerçekleşiyor. ! Kartların açık oynandığı jeopolitik bir oyunla karşı karşıyayız. ABD Dedeağaç’tan-Kıbrıs’a kadar 6 askeri üs halinde bölgede yer alıyor. En son Kafkasya’da Zengezur Koridoruna el atıldı. Bunun bir kuşatma olduğunu körler bile görüyor. Kıbrıs’ta el birliğiyle GKRY silahlandırılıyor. Suriye’de ABD ve İsrail ile komşu olduk. Gelinen aşamada; Suriye de Irak’a benzer şekilde ‘gevşek federasyon’ ile bölünmeye sürükleniyor. Yani Irak ve Suriye’de İsrail müttefiki bir ‘teröristan’ kuruluyor. Bu arada, bizimkiler de terörle iş birliği ve umut hakkı için çırpınıyor.

İşin özü, Türkiye’de başlatılan 2. Bölücü Açılım, Öcalan Komisyonu ve yeni Anayasa ile benzer bir gevşek federatif yapıya doğru ülkemiz sürüklenmek isteniyor. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrak ‘İsrail bölgede ulus devlet istemiyor’ demişti. Irak ve Suriye’de üniter-milli devletler parçalandı. Türkiye’de de şimdi İsrail’in istekleri doğrultusunda Öcalan’ın kurucu önderlerinden birisi olduğu bir çok uluslu federasyona doğru gidiyoruz. Görülen o ki, Atatürk’ün kurduğu milli üniter devlet yerine İsrail’in isteği ile çok uluslu bir federasyona Türkiye sürüklenmek isteniyor. Türk halkı bu razı gelmeyecektir.

PKK fesih olacak diye bekleyenler, Atalarımızın mübarek kanı ile kurulan Cumhuriyetimizin masada dağıtıldığına tanıklık ediyor. Türkiye kendi içinde bölünmeye sürüklenmek isteniyor. Ve sanki Türkiye ulusal egemenliği ve bağımsızlığı konusunda Terör örgütü ve onun eli kanlı katil elebaşına muhtaç kalmış gibi ‘Umut Hakkı’ deniyor ve ısrarla Türk devleti terör örgütünün ayağına götürülmeye çalışılıyor! Zafer Partisi olarak bu sürece en net ve sert şekilde karşı olacağımızı ve Laik-Üniter-Ulus devletimizi sonuna kadar savunacağımızı tekrar ediyoruz. Bu vesileyle, Geleneksel Türk Devlet aklıyla bağdaşmayan bu bölücü Açılım Sürecine karşı çıkan tüm halkımızı, Milli-Üniter-Laik cumhuriyetimizi savunmak için ortak mücadeleye ve Zafer Partisine davet ediyorum.

14 Kasım 2025’te C130 uçağının düşmesiyle hayatını kaybeden 20 şehidimizi sonsuzluğa uğurlayarak vatan toprağına emanet ettik. Bu vesileyle şehitlerimize tekrar Allahtan diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli katılımcılar ve kıymetli yurttaşlarım, Milliyetçilik görüntüsü altında terör örgütü ile yeni bir devlet kurmaya yeltenen, TBMM Komisyonu ile milletin vekillerini İmralı’ya Öcalan’ın ayağına göndermeye çalışanlara karşı ‘milli müdafaanın’ merkezi Zafer Partisidir. Büyük Atatürk’ün ilkelerinin izinde, Cumhuriyetimizin kurucu temel değerleri temelinde cumhuriyetimizi, halkımızı ve ailelerimizi koruyacağız. Parolamız Zafer! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!”

Kaynak: Editör:
 
Etiketler: “ÖCALAN, SERBEST, BIRAKILACAK,, ANKARA’YA, GELECEK,, PARTİ, KURACAK”,
Yorumlar
Bizim Gazete
Ulusal Gazeteler
Yazarlar
Alıntı Yazarlar
Anketler
Yeni haber sitemizi nasıl buldunuz ?
Adana

Güncelleme: 06.07.2022
İmsak
Sabah
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı