Bu yeni sayımızda ‘’Sivil Mimari Örnekleri’’ adı altında Adana’da yer alan 2 adet konağın yazımı ve bilgilendirilmesi bu günkü konumuz idi.
Her ikiside Reşatbey Mahallesinde olan, Fuzuli caddesi ile Ordu Caddesine cepheli konumlu konakların gerek konum, gerekse anıtsallığı ve özgün detayları araştırma konumuzdu. Bu amaç ile öncelikli Adana İl Turizm Müdürlüğünü bilgi toplamak amaçlı ziyaret ettim.
Ancak ilgili müdürlükte benimde zaman zaman bilgilerine baş vurduğum Adana Envanterinde yer alan teknik bilgilerden başkaca müdürlüğün bünyesinde bilgiye ulaşamadım. Hal böyle olunca Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Müdürlüğüne istikameti çevirdim.
Amacım araştırma konumuz olan 2 konak ile ilgili teknik bilgi, konakların geçmiş durumu, günümüzdeki durumu ve ileri tarihli konakla kazanımı ile ilgili süreçler hakkında bilgilenmekti.
Gerek halktan bir vatandaş olarak, gerekse yıllarca Adana nın tüm ilçelerinde mesleğimi mimarlık olarak yaptığım çalışmalar, gerekse edineceğim bilgilerin sosyal medya ortamında Doruk Gazetesi ile yayılımı beni heyecanlandıran sebeplerdi.
Ancak ilgili müdürlüğün memuriyet görevindeki kişinin bilgiyi Amirinin Emri ile paylaşabileceği yönlendirmesi ile kendimi Yönetici odasında buldum. Doğal olarak isteğimi Müdüre Hanıma ilettiğimde hangi amaçla istediğim sorgulandı. Yerel basının bir köşe yazısında
“Adana için bu konakların kazanımı nasıl olur ve müdürlüklerin yapmakta oldukları çalışmalar’’ı bilgi olarak paylaşmak amacımı izah ettim.
Çok enteresandır BASIN kelimesi konuyu bir tenkit ve tehdit olarak algılanması gibi bir konuya yol açtı.
Ve yetkili müdür Adana halkı ile paylaşılacağı beyan edilen gerek teknik gerekse binaların kazanımı konusun da “Genel Müdürlük’’ izni olmadan basın ile paylaşamayacağını beyan etti,
Aslında dile getirdiklerimizin herkesin yararına olduğunu, eleştiri amacı taşımadığını, müdürlüğü rencide edici herhangi bir iletişim dili kullanılmayacağını, amacımızın sadece ve sadece gazetenin tüm Adana’da ulaştığı kesimlerde bir farkındalık yaratmak ve konuyu kamuoyu oluşturmak, kentimizin kent estetiğinden yoksun olduğunu dile getirmek, ilgilileri uyarmak, için bilgi paylaşımı olduğunu izaha çalışsak da sonuç konuyu tehdit olarak algılayan ve algılatan bir yöneticilik anlayışını aşamama ile sonuçlanmıştır.
Buraya kadar izahını yapmaya çalıştığım, yetkili kurumların yüz yıldır sürmekte olan Devletçilik Anlayışı’nın bir neticesi olduğunu elbette bilincinde idim. Ancak beni hayrete düşüren konu bu makasın çok açılmış olduğunu görmemdi. Dünya değişim ile her gün sınanır ve ivme kazanır iken, zamanın ruhundan koparak sürüklenen bir bürokrasiden ne beklenebilirdi ki?
Oturdukları koltukları doldurduğunu sanıp gün sayanlardan ne beklenebilirdi ki?
İşgal ettikleri Müdürlüğün görev tanımının geçmişi, şimdiyi ve geleceği bir arada görme potansiyelini içerdiğini farkında olmayanların sağ duyudan uzaklaşmış tutumu tuhaftı aslında.
Ne yazık ki teknik kişi olarak kendisinden bilgi edinmeye çalışan kişinin ne adını ne mesleğini öğrenme zahmeti ve inceliğini göstermeyen yöneticinin bilgisine başvurulsa dahi nereden izaha başlayacaktı ki merak ediyorum?
Zamanın ruhunu kavrayarak bu İvmeyi Yönetmeyi bilenlerin ülkemize yön vermesini istediğim için bu çaresizlik yaratan ve bir nebze olsun sesimiz duyurmak mantığı ile konuyu dillendirdim.
***
Geçmiş yazılarımdada bahse konuda ki yazılarımda, 2’si Reşatbey Mahallesinde, diğeri ise eski Çevik Kuvvet binasının, ne olacağı sorusuydu veya ne yapılmak isteniyordu? Atıl bir şekilde durması, bir dönem uhucuların, hırsızların ve orada burada kalanların mekanı olarak kullanılmış, sonrada bu tehlikenin farkına varıp, en azından tuğlalarla duvar örülüp sözde korunmaya alınmıştı. Bu konakların bu şekilde şehir içinde kalması, kent estetiği bakımından maalesef çirkin bir görüntü. Gazeteci olarak, bunu kamuoyu adına sorma hakkımızın olduğunu da herkesin bilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Sahi bu konaklar hakkında ne planlıyorsunuz, bir 100 yıl daha mı orada öylece metruk bina görüntüsü vermeye devam edecek? Sonra da diyoruz ki, bu kente niye turist gelmiyor, neden cazibe merkezi olmuyor diye hayıflanıyoruz.
Başımızda böyle yerel yöneticiler oldukça, bizleride, basit şeylerin bile önüne takoz koydukça, yerimizde saymaya devam ederiz.
|