Gazeteci Fatoş Tekbaş gitti gördü ve yazdı.
Türkiye'de yaşanan son depremlerin etkisi devam ediyor. Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler sonrasında çevre 11 ilde artçı sarsıntılar yaşanmaya devam ediyor. Hatay'da 20 Şubat tarihinde yaşanan 6,4 ve 5,8 büyüklüğündeki peş peşe artçı sarsıntılar sonrasında Bingöl ve Diyarbakır'da da depremler meydana gelmişti.
***
Türkiye’nin Güneydoğu’sunu vuran deprem tüm ülkeyi derinden üzdü. Biliyorsunuz 11 il etkilendi. Yaşanan bu depremler son yüzyılın en büyük depremleri olarak kayıtlara geçti. Ayrıca dünyada şu ana kadar 2023 yılında gerçekleşen en büyük felaket oldu.
Deprem felaketini yaşayan illerden biri de Adıyaman’dı. 11 ilin içinden en büyük yarayı alan Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş ve ilçeleri oldu.
Depremin üzerinden 3,5 ay geçmesine rağmen halk halen sokaklarda, konteyner ve çadırlarda kalıyor. Kent adeta çadır kente dönüşmüş durumda. 11 ilde en çok yıkılan bina sayısı Adıyaman olduğu söylenmişti.
İki gün Adıyaman’ın merkezlerini dolaştık. Sadece dört beş caddesinde yıkım böyle ise, ilçeleri ve köyleri düşünemiyorum bile.
Atatürk Caddesi ve şehrin merkezi adeta yerle bir olmuş gibi, daha önce Hatay ve ilçelerini, Nurdağı’nı görmüş bir gazeteci olarak, Pazarcık ve Gölbaşı ilçelerinin de içinden geçerken, Adıyaman’ın geneline yayılan ve ağır hasarlı binaların çok olduğunu gördüm.
Adıyaman’da yıkılan binalar çok katlı olanlar, ya yıkılmış ya ağır hasarlı, duvar çatlağı olanlar ise tamirat yaparak mecburen evlerine giriyorlar.
Adıyaman’da ev bulmanın çok zor olduğunu, kiraların uçtuğunu öğreniyoruz.
Her sokak, her müstakil evin, ana cadde üzerlerinde, kaldırımlarda ve mezarlıklarda çadırlar kurulmuş. Adıyaman’da tek tük konteynırlar gördüm.
Adıyaman hayalet kentte dönüşmüş durumda.
Herkes mutsuz, endişeli, en ufak sarsıntıda hemen çadırın içine geçiyorlar.
6 Şubat’ta deprem olduğunda yerde yarım metre kar olduğunu söylediler. Devletin geç geldiğini, çoğu insanların enkazın altında donarak öldüğünü de kaydettiler.
Şehirde iki yerde yemek verildiğini gördüm.
Biri Hükümet konağının önünde, diğeri yıkılan Adıyaman Belediyesi’nin karşısında ki kütüphanenin yanındaki parkta.
İnsanlar parkta oturuyor.
Avukatların yazıhaneleri yıkılmış, konteynerler de müvekkilleriyle görüşüyor.
Adıyaman’ı dolaşırken, her iki binadan biri yıkık durumda, şantiye gibi, molozlar halen kaldırılıyor, iş makineleri çalışmaya devam ediyor. Her cadde üzerinde neredeyse iş makineleri var.
Tek tek insanlarla görüştüğümde herkesin ayrı bir hikayesi olduğunu öğrendim. Çok acıklı. Çadırda yaşam zor. Yazın durum daha tehlikeli hale geleceği söyleniyor. Yazın bütün börtü böcekler, zararlı zararsız, içinde yılan dahi çıkıyor. Çadırda yaşayanlar, güvende olmadıklarını söylüyorlar. Adıyaman halen gece çok soğuk. Biz çadırda uyurken maalesef soğuktan donduk, bu tecrübeyi de edinmiş oldu.
Küçük çocuklar oyuncakları yok, oyun alanları yok, gönüllerince takılacakları, salıncaklar, koşup oynayacakları hiçbir yer yok.
Sanki üzerlerine ölü toprağı serilmiş gibi. Mutsuz ve üzgünler. Hayatta olduklarına bile sevinemiyorlar. İlkel hayata dönmüş gibiler. Birçok eksikleri var.
Yardımlar kesilmiş gibi.
İş yok. Adıyaman koca bir moloz yığını gibi.
Söylenecek çok şeyler var…
Anca yaşamak gerek.
|