Moved Permanently

Üçüncü haftadır İstanbul’dayım. Sosyal medya hesaplarında İstanbul Belediyesi gümbür gümbür Haliç’i anlatıyor. Feshane harika olmuş, ellerinize sağlık. Yiğidi öldür hakkını ver demiş atalarımız. 
Ama tenkitlerime de kızmayacaksınız.
Eyüpsultan güzergahı yönündeki tramway trafiği rahatlattı. Eminönü’ne kadar götüreceksiniz, o tarihte burada olmayacağım.
Umarım binmek kısmet olur.
***
Silahtarağa Mahallesi, Yunus Gösteri Merkezi’nin karşısında oturuyorum.
Her sabah köpeğimi çişe çıkarıyorum. Haliyle Pazariçi Metro durağına kadar yürüyor Haliç Parkı’na öyle geliyorum.
***
Yerdeki parkelerin size ne zararı vardı, kütük gibi kaya parçalarını andıran, onları çıkarıp Arnavut taşları döşeme, parayı gömmek değil midir? Bu israf değil midir? Adına ne derseniz deyin, çalışta görsünler mi?
Keşke bizzat gelseniz de baksanız, hangisi daha estetik, daha dayanıklı diye. İnsanlar (seçmenleriniz) burada size diş biliyor.
Artık size dua da etmeyeceğim.
Adalarda ki atlardan ve sokak canlarına verdiğiniz hiç bir sözü tutmadığınız için. Bende ki siciliniz bozuk!
***
Haliç’i gerçekten temizlemişsiniz, mezbelelik durumlar kalkmış,  pislik yok, Haliç görünürde temizlenmiş. 
Başkanım yeşil alan hiç bırakmamışsınız. Silahtarağa Caddesi üzerindeki EyüpSultan Kültür Merkezi’nin karşısı büyük bir betondan sahaydı, burada bir çalışma oluyor, ne yapacaksınız, gökdelen mi dikeceksiniz, anlamadım. 

***
Size gezdiğim Haliç sahil kenarını anlatayım.
Metro durağından girdim, sağımda kocaman bir baca var, orada eski den fabrika varmış yıkılmış geriye bir bacası kalmış. Ama onu anlatacak iki kelime bir tabela koymamışsınız.
Halen güneye doğru ilerlerken karşı kıyada, kıyı demeyim Bilgi Üniversitesi’ne ait amfi tiyatro, konser alanı, kafe, kanolar ve tekneler var. 
Hani diyorlar ya kıyılar milletin malıdır diye, yok öyle bir şey.
Parayı veren düdüğü çalar gibi. Kendine mülk edinir.
Nerede sosyal donatı, nerede şehir estetiği, nerede millete hizmet? 
Kıyılarımız bile satıldı, halkın gireceği 15 plaj ayarlanıyormuş, işin komiğine bakın, yarın aldığımız oksijenden de para alırlarsa hiç şaşırmayacağım.
***
Sağıma doğu ilerliyorum, soluma Beyoğlu tarafı düşüyor, keza orası da işgal altında, kongre salonları, spor salonları, düğün salonları, bir sürü şeyler şeyler…
Koca park deniyor, sadece yürüyüş alanları bırakılmış. Yani uzunluğu 500 metre kadar, genişliği ne bilmiyorum. İçinde 6 adet spor tesisi, bir çocuk parkı, birde gençlerin spor yapacağı aletler. 

***
Alıç ağaçları vardı hepsi kesilmiş, oh ne ala…
Hani ormanı koruyoruz ya, bina yapacağım diye belediyenin katlettiği ağaçlara ne demeli? 
***
Tabii bir spor tesisi de Eyüpsultan Belediyesi’ne kavgalar neticesinde devredilmiş. O küçücük alanda, o kadar çok tesis yapılmış ki…
Eyüpsultan karşısında belediyeye ait tesisler, yanında bir sağlık kuruluşu, yani yeşil az. Parmak izi gibi, keşke siz farkınızı ortaya koysaydınız ya…
***
İstanbul 16 milyon, insanlar burada hafta sonraları nevalesini alıp, piknik yaparak stres atıyor, temiz hava aldığını sanıyor, dinleniyor. Artık mangal yakmakta yasaklandı. Şimdi insanlar küçük tüplerini getiriyor. Çare tükenmez.
Yeşil alan yok, üzerinde tesisler yapılmış, Alibeyköy’e giderken başkanım oraya da modern tesisler yapmışsınız. Her yerimiz beton, beton, hepimize hayırlı uğurlu olsun.
Eskiden buralar mezbelelikti en azından ortadan kaldırılmış, eh artık kaldırılsın değil mi ama…

Başkanım koyduğunuz konteynirler yetmiyor, dandik kolyduğunuz diğer çöp kutuları işe yaramıyor, çöpler ve cam kırıkları olduğu gibi yerlerde. Millet hizmet görsün!!!
Yeşil bizim neyimize…