Yaşlı insanlar evlerine kapanarak hareketsiz kaldıkları için, çeşitli hastalıklara yakalandılar. Dünya böyle uygulamaya gitti.
Virüs insanlara korkuyu, çaresizliği ve yaşamak için her türlü tedbirleri almayı öğretti.
Öpüşmeyi, sarılmayı, kucaklaşmayı unutturdu.
Bir yasa gibi mesafesini çoluk, çocuğuna kadar korudu.
Bu virüs elbette son olmayacak.
Benim asıl konum tabi ki sokaklarda, ormanlarda ve doğada yaşayan canlılar…
ABD’de bazı çılgın insanlar her tür hayvanla yaşayabiliyor.
Hindistan da öyle.
Bizde yani Türkiye’nin neresine giderseniz gidin insana en yakın, üç hayvan türü var.
1-Kedi
2-Köpek
3-Kuş
*
Bir avcıya denk gelinceye kadar bir nebze olsun kuş özgür, her yerde yemlenebilir. Gerçi her yeri betona boğduğumuz için güvercinlerin, serçelerin ve yusufçukların gidecek bir yeri de kalmadı artık.
*
Pandemi en çok hayvanları vurdu.
Gazeteciyim, beslemeye çok çıktım, bizim çevremizde hayvanlar şanslı aç olan yok, hatta yemek seçenler bile var.
İki gün iş yerleri ve önemli yerler kapalı.
Hastanelerde öyle.
Çarşıda her dükkanın önünde bir kedi var, kaç saat bu soğukta aç kalıyorlar biliyor musunuz.
Hele hastane önleri, hastane bahçesi, resmi kurumlar…
Hiç düşündünüz mü bunlar ne yer ne içer diye.
Göstermelik belediye başkanları halkın görebileceği yerlerdeki hayvanlara yem atarak, bunu haberleştirir, alkış alırlar.
Gelin hep birlikte hesaplayalım.
Bir iş yeri akşam en geç saat sekizde dükkanını kapatsın, 4 saat oradan.
Cumartesi ve pazartesi eder 48 saat.
Pazartesi sabaha dükkanı açan esnaf, sağını solunu derler, toplar veya kurumlar iş yelerini açar kendine gelinceye kadar saat on’u bulur.
Toplayın haftada kaç gün aç kaldığını.
62 Saat…
Belki de bu soğuklarda 70 saat.
Yazık günah değil mi.
Sokaktaki kedi ve köpeklerin ömürlerinin neden kıssa olduğunu şimdi anladınız mı.
Normal günlerde bile.
Yine 30 saat aç kalırlar.
Gördükleri şiddetleri saymıyorum bile.
Hele şehir yerleşkelerine inen yaban hayvanlarını ise hiç saymıyorum.
Doğada bir şey bırakmadık.
TARSUS’TA
İNSANLIK DIŞI
Bir haber düştü ekranlara…
Bir sokak köpeği kafasının çeşitli yerlerinde kesikler ve şiddet vardı.
Hepsinden acısı da gözleri oyulmuştu.
Göz Allah’ın nuru…
O gözle hayatını idame ettirirdi.
O hayvanı kim evlat edinecek?
Adı üzerinde sokak köpeği.
Hey Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz veledi zina, sen nasıl bir yaratıksın?
Sana insan diyemem, eşrefi mahlukata hakaret sayarım.
Şeytan kılığında yeryüzüne indirilmiş bir insan mısın.
Ben buradan yetkililere seslenmek istiyorum.
Bu caniyi bulun, lütfen bulun, cezası neyse verilsin.
Kameralardan bu vicdansız bulunabilir.
Yaptıkları canilik yanlarına kar kalmamalı.
HAYVAN HAKLARI
YASASI
Ben onu bunu bilmem.
Bu yasada eksik olan tek şey…
Sokak hayvanları ne olacak, ormanlarda, kırsalda yaşayanlara ne olacak?
Belediyenin toplayıp dağa taşa attıkları hayvanlara ne olacak?
Neden belediye barınaklarına kamera takılmıyor?
Asıl felaketler orada yaşanıyor, asıl toplu katliamlar orada yapılıyor, asıl orada hayvanlar açlığa mahkum ediliyor.
Bu yasayı samimi bulmuyorum.
Başka da şey düşünemiyorum.
Bu yasa bana göre topal bir ördektir.
İhtiyaca cevap vermiyor.
Devlet suça meyilli olan insandan hesap sorarken, devlet eliyle işlenen katliamlara soruşturma açmaması hangi vicdanlara sığar?
Bütün hayvanseverlerin tek şikayeti bu adaletsizliğin giderilmesi ve belediyelerin barınaklarına kamera yerleştirilmeli ve hesap sorulmasını istemektedir.
Doğurusu da budur.
Dediğim gibi bu yasa çıkarsa topal ördek olacak.
Papülasyonu da önlemek için kısırlaştırmaya önem verilmeli.
Belediyeler kendi işini yapsaydı, yasaya ne gerek vardı ki?
|