Size yine bir üzüntümü anlatmak ve paylaşmak istiyorum.
Köpeklerin tarihinden girmek, bizlerle nasıl kuvvetli bağlar kurduğundan, çektiği acıları anlatmak istemiyorum, aşağı yukarı hepsini biliyorsunuz.
Parkımızda kirli beyaz, hani Eylül isimli dişi bir köpeğimizin 11 enik yaptığını yazmıştım.
Bundan üç veya dört ay önce de köşe yazımda dile getirmiştim.
1 Eylül 2021 günü Atatürk Parkı’nda 11 köpeğimiz dünyaya gelmişti.
Eylül anne doysun diye yağmur, soğuk/sıcak demeden 1 Eylül 2021 gecesinden bu yana hemen her gün onlara sabah/akşam yemek taşıdım.
***
Ağırlık yasak olmasına rağmen onlar yağmurda ıslanmasın, soğuklarda donmasın diye kulübeleri gençlerle birlikte taşıdım.
Orada çalışan Ballı Bey iki kulübe arası direkler çakıp, mamalar ıslanmasın diye çöp torbalarını üzerlerine gerdik.
Serap Döngel Hanım kulübe içlerine yumuşak paspaslar serdi. Ben fırsat yaratıp günde üç dört kez yavruları ziyarete gittim, görevlileri tembihledim. Onlara bağlanmamak içinde uzak durmaya çalışıyordum.
Yavruların her aşamasını merakla izliyordum.
16. gününde gözlerini açtılar, 25 gününde mama yemeye ve etrafa saçılmaya başladılar.
24. gününde beyaz olan ilk yavrumuz birileri tarafından alındı, derken, üçüncü ayda sayılar bir bir azaldı ve sonunda yavrularımız 4 tane kaldı. Artık o dört yavru her tarafa gidiyordu, herkesin maskotu haline gelmişti.
İnsanlar çocuklarını eğlendirmek için köpüşlerin yanına geliyor onlarla vakit geçiriyorlardı.
***
Ben parka girdiğim zaman “kuzular, kuzular” diye zevkle seslenir, onlarda bana doğru koşarlardı. Kuyruk ritimleri görülmeye değerdi.
Zamanla iki köpeğimiz kalmıştı.
Biri dişi, biri erkek!
***
Bu yıl havalar çok soğuk geçti, beni eve kadar takip etmesinler diye zaman zaman sessizce oradan geçerdim.
Erkek yavru yeni taşındığım eve kadar gelmişti.
Bir defasında da ekmek kuyruğunda.
Bir şey olacak, yeniden parka dönemeyecek diye içimde hep bir telaş ve korku vardı.
***
Soğuk havalar ve yağmur bu küçük bedenleri şiddetli bir şekilde vurdu.
Yavruların ateşleri vardı, hayvansever arkadaş onları veterinere götürdü.
10-15 gün tedavi gördüler, tedavileri hiç iyi gitmedi, gençlik hastalığına yakalanmışlardı, oradan canlı cenaze çıktılar.
***
Allah şahit eğer evim müsait olsaydı, o iki yavru iyileşene kadar evimde bakardım, yapmadığım şey değil, bütün arkadaşlarım biliyor maalesef evim hiç müsait değildi.
İçim gittiği gibi beni yakıp geçtiler.
Sonunda veterinerin kliniğini de gördüm, resmen buzdolabı gibi bir hava hakimdi.
***
Serap Döngel Eylül anneyi kısırlaştırdı, iyi de oldu.
Artık doğurmayacak, doğurduğu hiçbir yavrusu hayatta kalmadı, en azından ben böyle hissediyorum.
***
Dişi ve erkek kuzularım çok ama çok çektiler, acı içinde öldüler.
Dişi yavruyu 16 Şubat benim Minik’im ölüm yıldönümünde, erkek yavruyu ise 17 şubatta kaybettik!
Suçları neydi, günahları neydi?
Bu kadar acı çektiler!
Bilemedim!
***
KÖPEK DİYİP GEÇİYORUZ YA!
Şöyle bir çevrenize bakın.
Dört mevsim var. Mevsim geçişlerini insanlar bile zor atlatıyor, hayvanların daha çok zorlandığına 22 yılda bir kez daha şahit oldum.
***
Hani köpek diyoruz ya…
İlk doğduğunda kaderini Rabbim yazsa bile, insanoğlu da annesinden ayırarak, dağlara, taşlara ve sokaklara atarak kaderini yeniden yazıyor.
Acımasızca, şuursuzca!
Aç ve susuz bırakarak, taşlayarak, kovalayarak, tekmeleyerek, kuyruğunu keserek, yakarak ve yok ederek!
***
Bazen yavruları annede istemiyor, bunun nedenleri var, hayvanların psikolojilerini tıbbi olarak bilmiyoruz, onların veterinere gitme şansları da yok!
Bir yavru nasıl hayatta kalıyor, büyüyor hiç kolay değil, o ilk 6 ay en zorlu süreç.
Soğuklarla, sıcaklarla boğuşuyorlar.
Her gün açlıkla imtihan ediliyorlar.
Gençlik hastalığı ve diğer hastalıklar peşini bırakmıyor!
Zatürre onların baş düşmanı.
Bu hastalıkları atlatsa bile, gece yediği soğuklar, yağmurlar, ayazları atlatmak o saatlerin nasıl geçtiğini bilmek veya bilememek.
Dondurucu soğuklarda aç bilaç beyhude yemek arayıp, çaresizce başlarını karınlarının arasına saklamaları…
Köpek deyip geçmeyelim!
Soğukları onlar yiyor, sıcaklar onları vuruyor, serinleme şansları hiç yok!
Üstelik açlık vuruyor, dağlarda, barınaklarda birbirlerini yiyor.
Biz insanoğlu buzul çağından beri bize rehberlik eden hayvanlara karşı hep düşmanca davranıp, bazılarının nesillerini tükettik!
***
5 ay çocuklukları çok mutlu geçti, park onların eviydi, son bir ayları acı içinde geçti.
Ömürleri 5 buçuk ay oldu.
Kuzuların ölümü beni çok sarstı, çok üzüldüm, çok ağladım, kendimi de suçladım.
Hep keşkeler, acabalar peşim sıra geldi.
Vicdanım benim en yumuşak karnım, kanattıkça kanatıyor!
Önümden ve gönlümden geçen dostlarımın mezar taşları bile olmadı.
Hep derim mekanlarınız Kıtmir gibi cennet olsun!
Bu Atatürk Parkı’ndan Eylül’ün kuzuları gelip geçti, ömürleri kısa oldu.
Onları asla unutmayacağım, hep güzel bana koşuşlarını hatırlayacağım.
|