Dünden beri bağ bozumu gibiyim.
Hiçliğe karışmış, varmış yokmuş misali, gidişin bana çok ağır koydu.
İçimin zerrecikleri serseri mayın gibi, oradan oraya vuruyor beni.
Boşluktayım, gökyüzünde ayakları yere basmayan kendine bile hayrı olmayan milyonlarca yıldız gezegenlerinden biri gibiyim.
Sadece yutkunuyorum, gözlerim dolu.
Biliyorum gittiğin yer çok güzel, mutlu olursun inşallah. Mutlu ol diye verdim zaten.
Sensiz uyandığım ilk sabahta daha 24 saati doldurmadan, içimi buruk yeşilimsi, kekremsi bir tat acısı sarıp sarmaladı beni. Savurdukça benliğimle birlikte uçurumlardan salıveriyor. Unutmak ve o dehlizde boğulmamak için kendimden kaçmak istiyorum.
Biliyorsun Ares’imi çok ihmal ettim. Ares’imden önce Yumoş’umu, Minik’imi ve Karakızım Yumoş’umu…
İçimdeki ses; “Bu kaçıncı duygularını enkaza çevirmen” diye beni azarlıyor.
Ben aslında hepsini alışarak, delice bağlanarak çok sevmişim.
Serseri yüreğime söz geçiremiyorum.
Duygularıma her seferinde yenik düşen bir kadınım ben.
İmkanlarımı ve şartlarımı düşünüyorum, o bana; “Sen haklısın” diyor.
Yazmam gereken üç kitabım var ve hepsi yarım…
Bütün zamanlarımı bu canlara bolca harcıyorum ve zaman önümden su gibi akıp geçiyor.
Kendimi yenileyemiyorum, yerimde saydıkça sayıyorum.
Böyle miydim, “Değilim” diyorum, ya da böyleyim!
Sıçra diyorum kendime!
Sen gittikten sonra Sementa’m deli saçması duygularım beni sarsmaya devam ediyor.
***
Gözlerin bal sarısı, kahvenin bütün tonları ve gözbebeğinin halesinin ince siyah bir şerit gibi çevrili, gözbebeklerinin içi hep hüzünlü ama yanımda mutlu olduğunu biliyorum. Sen küçük ırk Pointer av köpeğisin.
Sokaklarda serseri mayın gibi dolaşırken çekip aldım seni.
Hayatıma gireli tam 10 ay olmuştun, o tarihten sonra şansın ve kaderin dönsün diye hep dualarımda oldun.
Bu sabah uyanırken, içim acıdı, işte şurada uyurdu, kedileri kovalardı. Geceleri çok havlardı. Hemen herkese kuyruk sallardı. Kim olursa olsun hemen ona sırnaşırdın. Hava çok sıcak olduğu için ve eve sürekli kaka yaptığın için zaman zaman seni bahçede bırakırdım. Benim cezalandırma yöntemim buydu. Namaza uyandığımda kaç kez kakana ve çişine bastım ben bile hatırlamıyorum. Yaz-kış demeden seninle dört mevsimi yaşadım ben, halılar, çullar, yataklar her seferinde yıkadım, kollarım bitap düştü. Bütün bir kış 11 köpek, Eylül ve Cimcime isimli iki kediyle geçirdim ben.
Çok yoruldum.
***
Beni çok seviyordun, hep gözlerimin ta içine bakıyordun, kuyruk ritmin görülmeaye değerdi. Söz dinliyordun, hem korkak bir o denli sevecen, için-dışın kıpır kıpır, sevgi arsızıydın. Beni sev diye ölürdün. Kuyruğunu özel sallıyordun sanki bana. Senin gibi kuyruk sallayanı görmedim, bir yelpaze gibi ahenkli sağ sol, sağ sol ve diğer şekliyle güneş gibi daireler çizerek kuyruk sallardın. Anlardım ki çok mutluydun. Beni kızdırdığın zamanlarında vardı. Bağırırdım ama asla sana dokunmadım. Bir iki elimle popuna vurmuşluğum var, afet beni.
SEMENTAM İLE NASIL TANIŞTIM?
Tarih 13 Aralık 2023’tü.
O gün bir randevum vardı benim. Saat on bir gibi. Maalesef saatler çakışınca, randevu gerçekleşmedi ve eski iş yerim olan Seyhan Oteli’nin oradaki komşum galerici Ramazan Aslancan’a uğradım. Bir saat kadar sohbet ettik. Belediyeye giderken, bir baktım kaldırımda iri yarı dört, beş kangal kırması ve çoban köpeği ve aralarında bir tanede küçük ırk kahve tonlarında bir köpek vardı. Ares’im den biraz büyüktü. 5 dakika kadar durup onları izledim, acaba bu küçük köpeğin sahibi var mıydı diye? O küçük bedeniyle yanındaki köpeklere kuyruk sallayıp duruyordu.
Hiç düşünmeden onların arasına dalıp, küçük canı çekip aldım. İşe gidecektim, nereye bırakabilirdim diye hiç düşünmedim. Sonra aklıma birden Hayvansever kedi besleyen galerici Ramazan Aslancan geldi. Galeriye yeniden kucağımda köpekle döndüm.
Durumu anlattım; “Nereye bırakabilirim” diye. Galerisinde bulunan kamyoneti işaret etti, bende arkasına bıraktım.
İşe gidip, geri döndüğümde halen deliksiz uyuyordu. Çok yorgundu. Kucağımda eve kadar taşıdım.
***
Son yıllarda en çok görüştüğüm insanlardan biri de, bizim evin karşındaki Sabuncu İş Merkezi’nde çalışan Yıldız İşlek’i yolda aradım. “Bak pencereden kucağımda ne getiriyorum” diye.
Kaç kez yemin ettim, yine bozdum.
Yumoş ve Minik’imin dışında eve ilk yavru köpeği 2008 yılının ocak ayında Yıldız’ı almıştım. Tam 16 yıldır köpeklerim hariç, evimde üçüncü, dördüncü köpeklerim hiç eksik olmadı. Ara ara kedi de aldım. Onları geçici evde konuk ediyor, sonra da sahiplendiriyordum.
Bu arada kendi köpeklerimi de sevgi yönünden hep ihmal ettim.
Asıl konuya dönersem, eve getirdiğimde köpeğin kanamasını görünce paniğe kapıldım ve üzüldüm. Bir an kendimi çaresiz htim. O an aklıma kötü, kötü şeyler geldi, acaba tecavüze mi uğramıştı, şu an ne yapabilirdim diye.
Sonra Ares’in sesini duydum, kapıyı açtım. Bu canın etrafında dolanmaya başladı. Ares bu cana yaklaşıp çiftleşmek isteyince korkum geçti.
“Ah, şükür tecavüz yok!” Dedim.
Hamile kalmaması için fotoğraflarını çekip durumu Hayvansever olan Serap Döngel’e attım. O da beş adet hamile kalmaması için antibiyotik getirdi.
Günde bir tane beş gün süren bir antibiyotik verdim. Bu canın adını kardeşim Zeynel Abidin Tekbaş “Sementa koy” dedi.
Adı çok yakıştı.
Ertesi gün canı Atatürk Caddesi’nde bulunan Çukurova Kliniğin Sahibi Veteriner Hekim Mete Betin’e götürdüm, boynunda çipini kontrol etti. Sonra ilaçladı. “Küçük ırk Pointer” dedi.
***
Ares’in yemeğinden vermeye başladım, her gün bir yumurtası ve sütü vardı. Sonra ilan açtım, iki defa sahiplenen oldu geri getirdiler. Av’da kullanmak için istediler vermedim. Her gün iki köpeğimi alıp çişe çıkarıyordum. Akşamları da İstiklal metronun oradaki parka götürüyordum. Sokağımızın diğer ferdi Eylül, küçük ırk köpeklere saldırıyordu, o korku hep içimde vardı. Sokaklarda hep tereddütlü yürüdüm. Sağıma soluma hep baktım. Aklımda bir köşeden mutlaka Eylül çıkar diyordum.
Sementa büyük köpeklerden aşırı korkuyordu. Bahçede kulübe yaptım. Oraya alıştırdım, gece havlamaya başlayınca sesleniyordum sesini çıkarmıyordu. Havalar soğuyunca kazağımı kesip ona göre yaptım. Biraz büyük yapmıştım. Sonra kilo aldığını fark ettiğim anda Veterinere götürdüm, dört tane sağlıklı enikleri karnında gördüğünü söyledi. Çok şaşırmıştım, biz ilaç kullanmıştık.
Diğer bir korkum büyük ırkla mı çiftleşmişti, yoksa küçük ırkla mı? Doğumu zor olabilir diye gözlerimin önünden hiç ayırmadım, onun için kaygılanıyordum.
Şaşırmıştım, onca antibiyotik kullanmıştık, yine de sağlıklı hamilelik sürüyordu.
Her hafta veterinere götürüyordum.
Birgün yine çişe giderken, birden Sementa’nın çığlıklarını duydum, nereden bizi görüp, çıkıp geldiyse Eylül, Sementa’ya saldırdı. Bende elimde ki tasmayla Eylül’ün kafasına vurup çığlıklar içinde kalan Sementa’mı parçalanmadan kurtardım. Tabi bizi yerde sürükledi Eylül.
Deha sonra gidip Eylül’den özür diledim.
*
Aralık 13’ü baz alarak o günden sonra gün saymaya başladım. Hamile olduğu için özenle beslemeye başladım. Yoğurt, kelle paça ve Ares’e özel yaptığım yemeklerinden. Yumurtası hiç eksik olmuyordu.
Köpeklerin yaradılışında kıskançlık var, Ares’im de ona gösterdiğim ilgiyi kıskanıyordu.
Komşum Cihan Bugday ve kaynı Ferit Bugday sağ olsun, iki güne bir gelip ne gibi yardımım dokunur diye, küçük çaplı Sementa’ya yaş mama, diğer şeyler alıp geliyordu. Yaptığım kulübenin içine polar yorgan ve minder aldı. Sementa’yı çok seviyordu. Hergün gelip takip ediyor, sakın dışarda kalmasın diye beni tembihliyordu. Evin içinde sokaktan aldığım Eylül ve yine sokaktan aldığım felçli kedim Cimcime vardı.
***
Sağlık sorunlarım vardı, ayrıca ÇED’in düzenlediği bir yurt dışı gezisi vardı. 7 Haziran’da yurt dışında olacaktım. Doktorum; “Her şeyi yazıyorsun şu Türk Dünyasını da bir araştır” demişti. İşlerim bir süredir iyi gitmiyordu. Basın ilan hakkımız elimizden alınmış resmi kurumlara aboneler yasaklanmıştı. Emekli maaşımla gazete çıkarmaya devam ettim. O ay hemen uçak biletimi aldım. Rotam Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’dı. Sonra da İran’a geçecektim. 6 Haziran 2024 günü evden çıkacaktık.
13 Şubat akşamı hava çok soğuktu. Kardeşim Zeynel Bey’e yemeğe gittim. “Bu gece burada kal” dedi. Sanki yüz kişi eve geri dön diyordu. Kardeşime eve gideyim dedim. Eve gece 12,15 geçe geldim. Kulübeye baktım, Sementa bütün doğumlarını gerçekleştirmişti.
Bütün yavruları 14 Şubat 2024’te dünyaya gelmişti. Evin salonuna hazırladım, kat kat battaniyeler serdim ve yavruları o kör karanlıkta el yordamıyla seçe seçe eve getirdim. Tam dokuz taneydi. 4 beyaz diğerleri kahvenin tüm tonları. Sabaha kadar anneleri olmasına rağmen “Vik vik” ediyordu. Çok uykusuz geceler geçirdim, anne emzirmekten kaçıyor, ben yakalıyor yavruları üzerine koyuyordum.
***
Annenin karnı güzel doysun diye neler yedirmedim ki, yavrularıyla veterinere götürdüm, Veterinerimiz şaşırdı; ‘Anne çok iyi beslenmiş, yavrularda maşallah sağlıklı” dedi. Pirelere karşı ilaçlamalarını yaptırdım. Artık işe az gidiyordum. On gün sonra yavrular oraya buraya gidiyor, olur olmaz yere çişini ve kakasını yapıyordu. Gece namaza kalktığım için üzerlerine basmaya korkuyordum, kocaman bir karton bulup hepsini içene koydum. Bir süre karton beni idare etti. Geceleri hep uykusuz kaldım. Kartonun genişliği kare dikdörtgen bir metre kadar vardı, yüksekliği 50 cm’di. Sürekli her saat başı çişlerini kuruladım. Islak kalırlarsa yaşama şansları azalırdı. Onlara nasıl baktığımı bir Allah bir ben biliyorum. Eli kolu dolu ziyaretine bir Ferit Bugday geliyor, yavruları ve anneyi seviyordu. İlk sahiplendirmeyi Emlakçı İbrahim Ergül beni aradı ve bir tane istedi. Beyaz olan erkek eniği 33 günlükken verdim.
Yavrular 40 günlükken bahçeye çıkardım. Havalar artık sıcaktı. Ayaklanmışlardı. Aralarında kavgalar çıkarıyorlardı. Sementa’nın memişlerini ısırdıkları için emzirmekten kaçınıyordu. Kapın önündeki ayakkabılarımızın biri çoğu anne ve yavru köpeklerin ağzında perem perem oldu. Neredeyse 3, dört çift ayakkabım gitti. Dişleri çıktığı için kaşınıyorlardı.
Yavrular evin içinde durmadığı gibi, artık bahçe duvarını da aşıyordu. Yola çıkmalarından korkuyordum, korktuğum başıma gelmişti, yola artık çıkıyorlardı.
***
30 Mart 2024 oy kullanmadan dönerken, bir adayın bez afişlerini toplayıp bahçeyi çevresini hiçbir kedi ve köpeğin geçemeyeceği hale getirerek kapattım. İçim rahatladı. Ama Sementa’ya engel olamıyordum, sokağa çıkıyordu. Güney tarafa düşen komşularım sahip çıkıyordu, kuzey komşularım ise düşman başına.
O arada 15 Şubat günü dolandırıcılara benim ve kardeşimin emekli ikramiyesini yani 45 bin dolar kaptırdım. Bütün hesaplarımız ele geçirildi. Bu beni epeyce sarstı. Parasız dımdızlak kalıverdim. Bankalara o borcu ödemek için koştur koştur oldum. Bu hikayeyi mutlaka yazmalıyım. Halen borç ödüyorum.
Sahiplendirme için sosyal medyada hesap açtım.
İkinci köpeği 44 günlükken Tümed Başkan Yardımcısı Derya Hanıma’a, 2 aylıkken 3’ncüsünü takip koşuluyla kuyumcuda çalışan Havutlu’da oturan Bilal’e, 4’ncüsünü genç adam Kaan’a, 5’ncisini bir Polis memuru Süleyman Bey’e, 6’ncısını Kozan İyi Parti İlçe Başkanına, 7’ncisini Sarıçam’da Erdi isimli genç bir delikanlıya, 8’ncisini Gerdanlı bir aileye, 9’ncusunu Mayıs ayının sonlarına doğru Göbüş’ü İpekbayrak ailesine verdim.
Takip koşuluyla hepsini ağlaya zırlaya tek tek verdim.
Yurt dışına ve İstanbul’a gidip geldim, neredeyse iki ay yoktum. Sementa’ma arkadaşım Yıldız İşlek, kız kardeşim Rabia Aytaç, kardeşim Zeynel Abidin Tekbaş ve komşularım bakıp ilgisini esirgemediler.
Ev sahibim sürekli “Bıktım, usandım, uf bu ne ya” diye bana laf çakıyor, kavga etmek istemiyorum, ev onun… Gözümle gördüm, ayaklarıyla iki kedime tekme attı, merdivenlerden yuvarladı. Üzerlerine su döktü. Allah’a havale ediyorum.
Karşı komşum köpek havlayınca hemen sokağa çıkıyor meraklı gözlerle etrafa bakıyor, çok tartıştık!
Sementa’yı hayatımın merkezindeydi, alışmıştım, seviyordum, sabah akşam çişe çıkarıyordum, bana artık zor gelmiyordu.
İlk yavru sahiplendirmesi yaptığım emlakçı İbrahim bey arayana kadar. Bir dişi köpek istiyordu. Sementa zaten daha bir buçuk yaşındaydı. Sevecen, akıllı, uslu ve hiperaktifti. Artık köpek uzmanı olduğum için çok iyi biliyordum. Emin yere gidecekti, kontrol edecektim. Bakamayacaklarını anladığım anda ellerinden alırdım.
Hepsini o koşulda sahiplendirdim.
Dualarımda Sementa’mı eksik etmeyeceğim, o hüzünlü ve güzel gözlerini asla unutmayacağım. Bu yazıyı sonlandırırken bile içim burkuluyor ve mideme yumruk yemiş gibiyim şu an.
Dile kolay 10 ay bakmışım.
Rabbim bütün canların sahibidir, Sementa’m ve onun familyası Allah’ıma emanet, hasret çekip üzülsem de içim rahat!
Çünkü o emin ellerde ve hepsini Allah’a emanet ettim.
Darısı tüm canlarımıza olsun.
***
Bu yazı yazıp bittikten sonra, gazeteye girmek için gün sayıyordum. 30 Eylül 2024 saat yarımda benden gitmiş, 22 Ekim 2024 ikindi vakti yeniden getirdi. Baheneleri şuydu, kendi köpeklerini çağırırken, Sementa da gidiyormuş, "beni de sev" diye şımarıklık yapıyormuş. Bu huy her hayvanda var.
Şunu anladım. Sementa benim kaderim oldu. Artık ona da bakacaktım. Rabbim bütün canlara sağlık versin.
|