26 Şubat 2024 günü gazete maillerine üst üstte Cumhur İttifakı Adayı Fatih Mehmet Kocaispir’in Sheraton Otel’de tanıtımı vardı, bunun için rezervasyon yapmamız istendi.
2 kişi Doruk’tan takip edeceğimizi söyledik.
Program 29 Şubat 2024 saat 10’da kahvaltı, saat 11’de toplantı…
İşim olduğu için saat 10,40’da anca otelde vardık. Bir iki çay içtikten sonra, koca salona geçtik, bize ayrılan yere baktım var mı yok mu diye?
Yer yok.
Öne geçtim, bir şerit çekilmiş, yasak!
“Siz haber yapmayacaksınız, fotoğraf çekmeyeceksiniz, biz size yollayacağız” diye garip garip bir tümceler kullanıldı.
Baktım gazeteciler partililerin arasına salla pati yapılmış…
***
Ayrıca lansmana Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik katıldığı için, onun korumaları tarafından da itilip kalkılmakta vardı.
Oysa üst baş aranıyor, çantalarımıza bakılıyor, içerde de ayrıca önümüze geçerek, bir nevi fotoğraf çekerken mani oluyorlar. Onlara öyle talimat verilmiş, görevlerini yapıyorlar, bu işte bir tezatlık var.
İnsanın onuru çiğneniyor.
Geçtiğimiz gün İyi Parti tanıtımında da benzer şeyler yaşandı, gazetecilerle polisler arasında bir itiş kalkış oldu, ortam gerildi.
Oysa aynı işi yapıyoruz.
Bize hiç saygı duymuyorlar.
Aslında biz onlara da lazımız.
***
Dediğim gibi, kimse sesini çıkarmıyor, herkes sus pus…
Gazeteciler kendilerine gösterilen yerlere yerleşmiş, programı izliyor.
Ben susmadım.
Bu davranış ağrıma gitti.
Biz gazeteciydik.
Tanıtıma davet ediliyorsak, niye bizi arkalara, oraya buraya serpiştiriyorlar.
Biz gazeteciydik, bu olayı protesto edip gidenler oldu.
Bende salonu epeyce turladım, küsenler vardı, bir kenara çekilip meraktan izleyenler vardı, arka taraflar henüz dolmamıştı. Bende çıktım, yalan yok!
Lakin, neden böyle bir şey yapıldı, anlamış değilim.
Hani Ak Parti halkın partisiydi, halkla bütünleşmişti.
Bu siyasi partilere, özellikle Ak Parti’ye bir haller olmuş.
Gazeteciyi davet edeceksin, ültimatom verir gibi; “Haber yapmayın, biz size servis edeceğiz” diyeceksin.
O zaman neden davet edersin, salonda toplayamadığın kalabalığı gazeteci doldurarak mı ört bas edeceksin.
Sonra da ambalajı kocaman hediye paketler koltukların altına yerleştirip, kimisi mal bulmuş mağribi gibi, iki üç dört paket alarak hızla salondan ayrılanlar yok değildi. Tabi ki kameralardan tespit edilebilir.
Sıkı sıkı sarıldıkları bu hediyelerden bir tane zar zor Şehmus Baysal bulup bana verdi.
Merak edip kutuyu açıp fotoğrafladım.
İçinde bir kalem, bir ajanda ve bir termos vardı, ben bir meclis üyesine verdim
Ambalajı içindekinden pahalıydı, gösterişliydi, içerik boştu.
Tabii salonu geziyorum, arka sıralar bomboştu.
İnsanlarla konuşuyorum.
Herkes endişeli, bir o derece meraklı, acaba nasıl bir Adana projesi anlatılacaktı!
Geçmişte Hüseyin Sözlü de dört dörtlük proje hazırlamış, ama 5 yıl heba olmuştu.
Hakkını yemeyeyim, Girne köprüsünü genişletti ama tamamlayamadı.
Devlet Bahçeli Köprüsü’nün temellerini attı sonra da merkezi hükümet tamamladı.
Birde hayvan barınağı yaptı.
Hiç beğenmedim.
Bitirilmesi Zeydan Karalar’a nasip oldu.
Allah’tan Sözlü döneminde basın toplantılarına davet ediliyorduk.
***
Mesela öldürülen Samet Güdük Yazıişleri Müdürü için, halk arasında çeşitli senaryo dönüyor.
Günlükler yazamaz, ilanlar kesilir.
***
Belediyeler ve siyasilerde ki bakış açısı, ast üst ilişkisi veya kast sistemi desem, dengi dengine, olmadı, yani biz görmezlikten gelinmeye devam ediyoruz.
Ben gazeteciyim, işimi yaparken kendimi ayrıcalıklı hissediyorum.
Ayette de açıkca belirtilmiş!
Bilgisiz insanlar körler gibidir: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer, 39/9). "Aynen görenle görmeyenin bir olmadığı gibi."
***
Adalet dağıtan bir yagıç, hastaya şifa dağıtan bir doktor, öğrenci yetiştiren bir eğitmen elbette ayrıcalıklı olmalı.
Basın’da halkın sesi, kulağı ve gözü oluyor.
Kim ne derse desin, Basın 4 kuvvet olmaya devam edecek!
Sahi basın olmazsa, siz neyi nasıl duyuracaksınız?
Bize muhtaçsınız.
Bize reva görülen bu davranışları şiddetle kınıyorum.
***
Bu olayı Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir’e anlatıyorum, bir daha gazetecilere bu reva görülmesin diye… Bir bülten yapın dedim…
Maalesef!
***
Sonra arkası geldi.
Erdal Hatipoğlu’nun lansmanı Anemon otelde vardı, kahvaltılı denerek gazeteciler davet edildi.
Aman Allah’ım sabah kahvaltısında mideleri yoran kuru pasta olur mu?
Biz gazeteciler kahvaltıya yaklaşamadık bile…
Partililer ön safları doldurmuştu. Hatta bir araya gelerek lansmandan ayrılmayı düşündük.
Bu yeni adeti anlamadım.
Projenizi partililere anlatabilirsiniz, basına kahvaltı vermeden de anlatabilirsiniz.
Neyse ki bize bir orta sıralardan yer ayrılmıştı. Onlarda termos verdiler.
Belki otel sponsor olmuştur kimbilir?
***
Halil Nacar’da yine lansmanı vardı Yüreğir kültür evinde… Girişte iki üç kadını sıkma yapmaları için tutulmuş.
Bir çay…
Öğle olduğu için, mideyi bastırmak için düşünülmüş.
Basına yer ayrılmamış, önlere geçtik…
Tabii polislerin engellemelerine rağmen, çekebilirsek çekelim…
İKİ KADIN FARKI!
İyi Parti Büyükşehir Belediyesi Adayı Ayyüce Türkeş Taş’ın da proje lansmanı vardı. Yol-İş’e ait Holiday otelde basına kahvaltı eşliğinde Ayyüce Türkeş Taş projelerini büyük bir sıcaklıkla anlatttı.
Sadece gazeteciler ve meclis üyeleri vardı.
Ayyüce Türkeş salona gelirken, herkesle tek tek tokalaştı, ismiyle hitap etti. Tek kelime ile şahane geçti.
Gazetecilere verdikleri armağan ise termos ve iki kahve fincanı…
Herkese kapak olsun.
***
Firdevs Cingözler’de cumartesi günü lansmanı vardı. Sabah erkenden evden çıktık.
Tanıtım bir düğün salonunda yapıldı. Konuklara kuru pasta ve çay ikramı vardı. Yani belki farklı olur dedik ama, herkes bütçeden kısıyordu, lakin reklam, afiş, radyo ilanları, sosyal medya ilanları oralara Halil İbrahim gibi davranıyorlar.
Yerel basına gelince hepsi cimri...
GEÇMİŞE BİR DÖNELİM
Yerel basın, aylık, haftalık, üç aylık mevkuteler artık siyasi arenada her geçen gün kan kaybediyor.
Aylık olduğu içinde artik yeterince saygı göstermiyorlar.
Yanlış ama, maalesef durum bu…
5 yıl boyunca bir kez olsun CHP Adana Büyükşehir Belediyesi’nin basın toplantılarına davet etmedi.
Mesela son bir yıldır Adana Büyükşehir Belediyesi’nden hiçbir destek görmedik. Adı üzerinde halkçı belediye.
Yani Cumhuriyet Halk Partisi.
***
Bahaneleri hazır.
Cumhurbaşkanlığı 2021 yılında bir genelge yayımlayarak, resmi kurumlar ve belediyelerde dahil, abone yasağı getirdi.
Genelgeyi öne sürüyorlar. Yani Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerin yüzünden yerel basında bundan nasibini aldı.
Sonra 2023 Nisan ayında Basın İlan Kurumu hakkı da kaldırıldı, şartlar ağırlaştırıldı.
İki insan çalıştırsan 50 milyar.
Bir gazete baskısı 5 bin lira… hergün baskıya versen, 150 milyar…
Ofis, yemek, elektrik, su, telefon ve internet giderleri cabası...
Bir işletmenin her ay bütçesi azami 250 bin etmesi gerekiyor.
Peki bu para nasıl kazanılacak?
Bu bütçeyi nasıl oluşturacağız?
Adanalı yerel gazete okumuyor.
Zaten diğer normal gazetelerde maalesef tirajı düştü.
Dağıtım şirketleri ise astronomik bütçelere çıkardı.
Amaç yerel basını yok etmek, demokrasiye balta vurmak için her yol deneniyor.
Yerelden kesilen bir sesin, Ankara’da duyulması mümkün değil.
Fetret dönemi gibi, zor koşullardan geçiyoruz.
***
Zaten bir bir kapanıyor, ayrıca işsizler ordusuna her gün birileri daha katılıyor.
***
Bu şartları ağırlaştıran Ak Parti olunca zoruma gidiyor.
Parti kurulduğunda Recep Tayyip Erdoğan da yasaklıydı.
Bizler destek olduk, onu büyüttük. 22 yıldır başımızda, basın elinde, yerel basından Sayın Cumharbaşkanım ne istediniz?
Yerel basının hiç siyaseti olmadı, yereldeki sesleri de keserseniz, sadece Ankara ve İstanbul’un sesi ve farkı size yetecek mi?
|