301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Yazı Detayı
25 Şubat 2023 - Cumartesi 15:29 Bu yazı 761 kez okundu
 
Felaketi yaşadık!
Fatoş TEKBAŞ
adanadoruk01@gmail.com
 
 

Her yastığa baş koyduğumda dua ritüellerim var, kimse yarının ne olacağını bilmez. 
6 Şubat 2023 saat gece yarısını geçtikten sonra, içimde bir sıkıntı saat sıfır bire yirmi geçe televizyonu kapatıp, yine dualarımı okudum, haa deyince de uyumuyorum, yatakta epeyce döndüm.  
Küresel ısınma nedeniyle kış kışlığını göstermedi, gece yağmur başlamıştı. 
Bir uğultu, bir gıcırtı kulak tırmalayıcı çatır çutur korkunç anlaşılmaz sesler, korkuyla yataktan fırladım. Karşımda ki saat 04,17’yi gösteriyordu. Ev yıkılıyor sandım, Ares’i kucağıma alarak kendimi dışarı attım. 
Ayaklarım çıplaktı. 

İlk etapta ne olduğunu anlayamadım. 
Üzerimde eşofmandan başka şey yoktu. Hava çok soğuk ve alabildiğince yağmur ve gök gürültüsü vardı. 
Korktuğum için üşümek aklıma bile gelmedi!
Bir dakika sonra erkek kardeşim Zeynel’i aradım. İkinci aradığımda ulaştım. 
O’nu korkutmak istemiyordum. 
Saat 04, 21’yi gösteriyordu. 
“Eve girme abla geliyorum” dedi.
Depreme uykuda yakalanmıştık!
***
Ev sahibim Cengiz Akkar’ı aradım kızındaymış, sağlığı yerindeydi. 
Erkek kardeşim Fatih’e ve yeğenim Esin’e, ulaşamadım. 
Ablam Halise’yi ve ardından Rabia’ya ulaşmaya çalıştım. Şükür sağlıkları yerinde idi.

Korkuyu, paniği bir yere sığamama stresini aynı anda yaşadım. 
Neyse erkek kardeşim geldi aracına bindik. Panik halde, ne yerde ne gökte öyle yani, karmakarışığım. 
Adıyaman’da teyze çocuklarına ulaşmaya çalıştım. 
İlk etapta sağlıklı haber alamıyorduk, bilgi kirliliği devam ediyordu, deprem üstü Kahramanmaraş ve Gaziantep üzeri deniyordu. Tabii bunlar dakikalar içinde hızla gelişiyordu.
Yeni kalp ameliyatı olmuş mimar arkadaşım Nurgül Çölkesen’i arayıp, iyi olup olmadığını sordum, aşağıya inmemiş, zaten inemezdi, nereye gidebilirdi ki?
Ardından ressam arkadaşım Duygu Sönmez’i o da Süleyman Demirel Bulvarı’nda ikamet ediyordu, neyse ki iyiydi.
Sürekli meşgul olan telefonu düşürüp komşum Nura İpekbayrak’a ulaştım. O’nu alıp Yüreğir’de ki ablasının evine bıraktık. 
Herkes sokağa inmişti, trafik arap saçıydı, kimse trafik ışıklarını takmıyordu, boş bulan yola giriyordu, yüreğim ağzımdaydı. 
Oradan çıkıp, Yüreğir’de TOKİ Aksantaş’a geldik.
Kardeşim Fatih ve kızı Esin’i alarak aracın içinde bekleştik. Artçı depremler art arda sürüyordu. Ablam Halise’yi aradık aşağıya inmedi, evinde kalmayı tercih etti. 
Saat 7 sularında Fatih ve kızı evlerine yeniden çıktı, bizde eve döndük. 
Uykusuzluktan dökülüyorduk. Kardeşim kendine çay yapıp içti ve saat sekiz gibi işe gitti.
Bende yatağa girip uyumaya çalıştım. 
Sokak kedimiz Eylül bizimle birlikte evden çıkmıştı, biz eve dönünce kaç kere pencereye vurdu, “Beni içeri al” diye, gücüm tükendiği için, yerimden kalkıp ona pencereyi açamadım. 
Yağmur şiddetini artırarak yağmaya devam ediyordu. 
Ajans’tan haberleri izlemeye koyulduk. 
Depremin üstü Kahramanmaraş Pazarcık ilçesindeydi. Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Hatay, Osmaniye ve Adana’da şiddetli hissedildi. 
Öyle büyük depremdi ki şiddeti 7 nokta 7’ydi. 
Ardından artçı depremler bile 6 nokta 7 birbirini takip ederek 6 kez daha sallandık.

Sadece Adana’nın Süleyman Demirel Bulvarı’nda yıkımların olduğu haberlerini sosyal medyadan gördük. 
Diğer yerlerden bilgi almak mümkün görünmüyordu, merak ve korku içiçeydi.
3 saat uyumaya çalıştım, kardeşim işe gitti, saat 9 buçuk sularında geri döndü. Uykuya direnemedi, çekyatın üzerine çıkıp uykuya geçti. 
Sabah saat 11’de Ares’i alıp parka çıktım, şiddetli yağmur devam ediyordu.
Kedileri besledim.
Sabah Kurtuluş Mahallesi muhtarlığında sıcak çorba içtim. 
Seyhan Belediyesi’nin bir hizmetiydi, eve girmek istemiyordum, 12,30’a kadar parkta can dostlarımızla gezdim. 
Kardeşim uyanıp, kendi kendine kahvaltı yapıp biraz hava almak için dışarı çıktı. 
***
Evde işe koyuldum. 
Saat 13,24’te öyle bir sallandık ki, tansiyonum çıktı sandım. Ne merem şeymiş öyle, başım fırıl fırıl döndü, midem bulandı, öyle sarstı ki, abdest almış ve namaza duracaktım. Kapı salanınca anladım ki deprem oluyor, dışarı fırladım. Tabii Ares evin içinde kaldı. Bu defa çok uzun sürdü, artçı deprem olamazdı. Bağımsız bir depremdi ve tarihte ilk kez ikinci büyük deprem Elbistan üzeri 7 nokta 6 şiddetinde idi. 
Pijamam üzerimde gidip köpeğimi alıp öyle sokağa çıkarken ayaklarım yine çıplaktı. 
Korkunun üzerine yine korku eklendi, birden gözünüzde her şey değerini yitirmeye başladı. 
Amaç hayatta kalmak!
Gerisi kolaydı. 
Bir yerlere sığamama sendromu yaşıyordum, aklıma başka hiçbir şey de gelmiyordu. 
Hayallerimiz, gelecekle ilgili planlarımız, programlarımız hepsi ama hepsi bir şekilde önemini yitirdi. Siz plan yaparken, Allah’ında bir planı olduğuna yeniden iman ediyorsunuz. 
Daha iki yıl öncesine kadar sokağa çıkmak istemiyor evde kalmak isterken, şimdi tam tersi eve girmek istemiyorduk. 
Hâlet-i ruhiyemiz ayarsız, korku, endişe, kaygı rayında hepimizi avuçlamıştı. 
Adeta ruh dünyamızda depreme yakalanmış, şoke olmuş, enkazın altında nefes almaya çalışan zavallı insanlardık.  


***
Deprem sonrası yaşanan psikolojik travma denilen şiddetli korku, üzüntü, keder, öfke, kızgınlık, uykusuzluk, tahammülsüzlük ve bir yere sığamama halleri her an deprem olacak hissi, sallanmasak bile sallanıyormuşuz gibi yakamızı bırakmıyordu. 
***
Aynı gün sabah Rusya’dan arkadaşım Lola, İstanbul’dan ünlü tiyatro ve sinema sanatçısı arkadaşım Gülsen Tuncer ve yol arkadaşım Semiha Keskin arayıp hal hatır sorup geçmiş olsun dileklerini ilettiler.  
İnternet Gazeteciler Federasyonu Başkanı Ankara’dan Kenan Akçahanoğlu ve kadim arkadaşım Şerife Kaya, Romanya’da yaşayan teyzemin oğlu Habip Tat, İran’dan arkadaşım Kaveh Vosouhg aradı. 
Fas’taki genç arkadaşım Ahmed İlyass; “Tanrıya şükür bu felaketten uzaktasın” diye mesaj attı.

Canım arkadaşım Songül Barut, efsane isim, eski Büyük Sürmeli Oteli Yiyecek İçecek Müdürü abim İdris Altay bana bir sürü dualar okudu, sabah erkenden ressam arkadaşım Duygu Sönmez aradı. 
Konuşmalar genelde; “Nasılsın iyi misin, bir hasar yok inşallah” minvalinde….
Bu yazıyı 6 Şubat annemin ölüm yıl dönümünde, aracın içinde gece saat on sularında yazdım. 
***
Uzun yıllar bu deprem travmasını, eve tereddütlü girişlerimizi unutmayacağız. Uzmanlara göre bu travmadan kurtulmak zaman alacak belki de hiç gitmeyecek, hafifleyecek ve bizler bu travma ile yaşamayı mecburen öğreneceğiz...

NE ZAMAN GÜVENDE OLACAĞIZ?

Maslow’un ihtiyaçlar piramidi 5 basamaktan oluşuyor, ilk ikinci maddesi ise Güvenliği sağlamak. 
21 yüz yılda halen güvenliğimiz tehlikede ve beton yığınları insanları öldürmeye devam ediyor. 

ONBİNLERCE BİNA YIKILDI

Art arda iki deprem ve artçı depremler, on binlerce bina yıkıldı, dişinden tırnağından artırarak bir ev veya daire alıp başlarını sokan insanların tabutu oldu. 
Sorulması gereken çok sorular var.
Bu şehri imar eden, planlayan mecliste ellerini kaldıran, bunu onaylayan belediye başkanları ve meclis üyelerinin yatacak yeri yok!
Bu inşaatlar yapılırken, modern binalar ve gökdelenler dikilirken, denetimsizlik, rapor, zemin etüdü, rüşvet, rant, imar affı, sonuç; 100 yılın felaketi oldu. 

Buna izin veren, denetlemeyenlerde yargılanmalı. Tarım arazilerini imara açan, madenler için ağaçları talan eden, su yataklarını kurutan, nehirleri ve ırmakları fabrikaların kimyasal atıklarıyla zehirleyen, gökdelenlere izin veren, rüzgarın yönünü, güneşin ışığını engelleyen yapılara izin veren zihniyette yargı önüne çıkmalı. 
1998 Ceyhan, 1999 İzmit ve Kocaeli kaç kişi yargılanıp ceza aldı?
Sembolik isimlerle sınırlı kaldı. 
Yaşadığımız yıkıcı felaket, taş üzerinde taş bırakmadı. İlk defa karasal bir deprem yaşandı. Bir ay sonra unutulacak!!!
Sadece müteahhitler suçlanacak, izin veren denetimini yapmayanlar sıyıracak!
***
Kendi analiz tahlilimde son günlerde sokak canlarına karşı bir linç kampanyası vardı, kuyrukları, kulakları, patileri kesildi, gözleri oyuldu, canlı canlı ateşlere atıp yakıldı. 
Doğan’ın bir intikamı bir şekilde bedelini ağır ödetti bize. Yine insanlık onlara muhtaç kaldı, depremde hassas burunlarıyla canlar kurtardılar.
11 Şubat 2023 saat 11,47’de teyzem oğlu Abdurrahman İnan beni arayarak,  Abuzer, karısı Reyhan, kızı Tuğçe İnan’ın cansız bedenlerine ulaşıldığını söyledi. 
Ne yazık ki arama ve kurtarma ekipleri geç geldi, geç müdahale edildiği için soğuk havalar öldürdü. 12 Şubat 2023 günü ise Tekbaş sülalesinden kayıplar olduğunu öğrendiğimiz gün oldu, halen sağlıklı haberler alamıyoruz, gitsek bile, maalesef şehir yok!
Çok ama çok üzüldüm, mekanları cennet olsun. Bedenim Adana’da da olsa da ruhum Adıyaman’da kaldı.
 #AdıyamanGerçektenSahipsizKaldı 

Not: Bu bölüm gazetede yok.

Ne yazık ki 20 şubak kardeşimin ölüm yıl dönümende 3. depreme yakalandık, aynı korkuyu yeniden yaşadık. Adana'da bütün binalar çürük, evlerin fiyatları uçtu. 

Gücü olan olmayan herkes kendi şehirlerini terk ettiler, çok ama çok üzgünüm, ders almayacağız, bunu biliyorum. Çünkü balık hafızasına sahip insanlarız biz. 

 

 
Etiketler: Felaketi, yaşadık!,
Yorumlar
Bizim Gazete
Ulusal Gazeteler
Yazarlar
Alıntı Yazarlar
Anketler
Yeni haber sitemizi nasıl buldunuz ?
Adana

Güncelleme: 06.07.2022
İmsak
Sabah
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı