301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Yazı Detayı
21 Mayıs 2023 - Pazar 22:26 Bu yazı 431 kez okundu
 
Dürüst olmak suç mu?
Fatoş TEKBAŞ
adanadoruk01@gmail.com
 
 

Allah sağlık verdikçe sabah ve akşam saatlerinde mutlaka Atatürk Park’ına giderim. 23 yıllık günlük rutinim böyle… 
Kedi ve köpeklerimin beslenme saatidir.
Onlara özellikle zaman ayırırım, kazancı olmayan bir iş olarak görürüm, onlar doyunca huzurlu olurum. 
Adana dışında isem mutlaka birilerini tembihlerim.
Sabahleyin ben, ikindi vakti erkek kardeşim 2015 yılından beri Ares’i çişe götürür. 
Son günlerde iklim değişikliği yaşandığı için, 30 Nisan 2023 günü hava bozuktu. 
O gün kardeşim Ares’i çişe çıkaramayacağını bir işi olduğunu söyledi ve gelmedi.
Saat 16,30 gibi ben çıkardım, dışarda kalmamız bir saati buluyordu. 
***
Evden o saatlerde çıktık, sokakta solumuzda Çifte Minare Camii, sağımızda sıralanmış üç müstakil ev… İzbe bir görüntü veriyor. Deprem sonrası ikisi boşaldı diye söylenmişti.
Baktım sokakta bir eskici, genç bir adamla pazarlık yapıyor, dikkattimi çekti. Eskicinin tablasından üzerinde epeyce demir parçaları vardı, ama ne demir parçası olduğunu çıkaramadım, daha doğrusu dikkat etmedim.
Sadece eski bir bakır sürahi dikkatimi çekti. 
Selam verip; “Depremden sizde mi etkilendiniz, evi mi boşaltıyorsunuz?” diye sordum.
Genç esmer bir adam; “Hayır, teyzem ve kocası ayrıldı, o da bana oğlum git evdeki eşyaları boşalt ne yaparsan yap” dedi.
“Sürahiyi satıyorsan onu da ben alayım” dedim.
Eskici bana uzattı, “alın” dedi.
“Pazarlığınız nasılsa uzun sürecek, köpeğimi çişe çıkarıyorum, orada beslemem gereken hayvanlar var, dönüşte alırım” dedim. 
Hurdacıya satış yapan ev sahibi; “Eskiye meraklısınız, bende eski bir radyo da var, ilginizi çekerse” dedi.
“Nerede?” diye sordum? 
“Anahtar arabada kaldı, radyoda orada, kardeşimin dönmesini bekliyorum” dedi.
Parka gittim, kedileri besleyip eve döndüm. Bir şey dikkatimi çekti, bu adam balkonun eğreti duran kapısından girip çıkıyordu, beslemem gereken, bu evin bahçesinde de doğum yapmış anne kedi vardı, ona seslenirken dikkatimi çekmişti. 
Adam çıktı, “Radyo ne oldu” dedim, “Gelecek abla” dedi.
Sonra telefonunu aldım, telefonun şarjı bittiği için adının Gökhan olduğunu öğrendiğim komşudan birbirimizin telefonunu aldık, şarjı bittiği için telefonunu bir saatlik şarj ettim.
Bir sürü şeyler çıkarıp duruyordu, halen balkondan girip çıkıyordu, insanlar gelip geçiyordu.
“Sizde kap kaçak varsa satacaksanız ben alabilirim, tava  ve tencere gibi” dedim.
“Var” dedi, evi tarif ettim, bahçe kapısı bizim her zaman kilitli, komşu Gökhan geleceği için açık bıraktım. Bu arada sokaktaki kedilerimi besleyip eve geçtim.
Baktım Gökhan bey sürekli bir şeyler getiriyor, “Bunlar işinize yarar mı?” diye sordu durdu. 
Ben hayır dedikçe o getirip bıraktı. Halı süpürgesi, bozuk mu çalışır mı olduğunu bilmediğim, sonra elektrikli ev kullanma arızalı olduğum için istemedim. Yine de bahçeye bıraktı. 
Sonra benimle pazarlığa girdi.

Sadece üzerimde 585 lira param olduğunu söyleyip verdim.
Elin eskisini almamın nedeni, kullanılabilir olduğu için, deprem bölgesine gidip, ihtiyaç sahiplerine dağıtacaktım. Depremzedelerin kapkacağa daha çok ihtiyacı vardı. 
Sokak hayvanları içinde ekmek biriktirmiştim. Hatta başka şeyler getirecekti, getirme dedim ve bahçe kapısını kilitledim.
Benim ev sahibim Cengiz Bey gördü; “Sana mı geliyor” dedi, “evet” dedim. 
***
Bütün bu olup bitenlerden hiç şüphelenmedim.
Lakin yatsı namazından sonra içimi bir huzursuzluk kapladı. Kime neyi nasıl soracaktım?
Aklıma Çifte Minare Camii hocası İbrahim bey geldi. 
Hatta istihareye yattım, “Hayırlı ise de  hayırsızsa da bana göster Allah’ım” dedim. 
***
Ertesi gün 1 Mayıs işçi bayramıydı, saat 10’da Merkez Camii’nin orada miting vardı ve sendika genel başkanları katılıyordu. 
Sabah erken kalkıp Ares’i çişe çıkardım, getirip alelacele eve bıraktım. Sabah’ta birinin selası verilince, tamam hocayı şimdi yakalarım diyerek önce kendisine telefon açıp müsait olup olmadığını sordum sonra yanına gittim. 
Hoca Camii’nin bahçesinde oğluyla beraberdi.  
 “Hocam sizin evin arkasında kimler oturuyor?” dedim.
“Hiç kimse” dedi.
“Valla dün orada birileri vardı?”
“Orada her zaman hırsızlar var”
dedi.
“Biri orada satış yapıyordu, bende bir şeyler aldım” deyip olayı anlattım.
Hocayla birlikte evin bahçesine girdik, ikimizde olayı konuşuyorduk, meğer bir hırsız daha kapıda bekliyormuş, ikimizde aynı anda fark ettik.
Hoca onu oradan zorla kovdu.
Ev sahibini aradı, ulaşamadı. 
“Hemen polisi arayalım” dedi.
“Hocam işe gidip geleyim, nasılsa buradayız, ararsınız” dedim. 
Saat iki sularında anca eve dönerken önce hocaya uğradım, adının Filiz olduğunu söylediği ev sahibini aradı. Konuştu. Telefon numarasını bana verdi.
Hocaya anlattığım şeylerini aynısını Filiz Hanım’a anlattım. “Çarşamba sabah saat sekizde oradayım” dedi. 
Sonradan hırsız olduğunu öğrendiğim şahıs satmam için bana eski bir fotoğraf makinesi bırakmıştı, telefonu o zaman almıştım. 
Zaten merak edip hiç bakmadım bile, nasıl olsa parmak izleri çıkacak? 


ÜZERİMDEN O ÜÇGÜN GEÇMEDİ

Artık ne yerde ne gökteyim, Komşu Gökhan diye kaydettiğim numara beni 4 kez aradı, belli ki halı yıkama makinesini ve fotoğraf makinesini almak için gelecekti. 
Çarşamba günü parktan dönerken, sokakta kamyonet ve bir kalabalık gördüm, içinden yaşça büyük olan kadına; “Galiba Filiz Hanım sizsiniz” dedim.
“Evet benim” dedi.
“Polisi aradım, gelirse sizi telefonla arayacağım” dedi.
Eve geldim, yapmam gereken bir iş vardı ve bilgisayarı açtım, gazetemin gecesine de iki gün vardı. 
Zaman benim için kıymetli ama uğraştığım şeye bak.
Yarım saat sonra, üç dört polisle kapıma dayandı. Çıktım, kapıyı açtım, ev sahibimde dışarı çıktı. Aynı olayı tekrar tekrar polislere de anlattım.
Çalınmasın diye adamın kapıya bıraktığı eşyaların bazılarını evin girişine almıştım.
Kapıyı açtım, bana sattığı ve satamadığı eşyaları tek tek çıkardım, kadına teslim ettim.
Kadın içeri girmek istedi.
Biz depremden bu yana göçebe gibi yaşadığımız için, hepimizin ruh sağlığı biraz etkilenmişti, benim köpeğim ise tam tersi, evde sanki bir insan var ve her yeri darmadağın ediyordu, müsait olmadığım halde Filiz Hanım’ı eve aldım.
Hayatımda ilkkez böyle bir şey yaşıyorum, bende heyecan ve telaş var.
Bir buçuk yıldır bu evde oturuyordum. Evim kentsel dönüşüme gitti. Mersin’den getirdiğim eşyalarımı üçüncü bir odaya depo olarak yerleştirmiştim.
İyice baktı, ama eminim ki elinden gelse beni dövecek, öyle bir kin ve nefret yüklü bir yüz ifadesine sahipti.
***
Hatalıyım biliyorum. 
Bunun ceremesini elbette çekecektim.
Teşekkür beklerken…
Benim şaşkınlığım Türk Polisinin böyle titizlikle çalışıyor olması. 
Sanki devletin gizli şifreleri çalınmış gibi özenle çalışıyorlardı. Çok saygılı ve beyefendi tavırlarını da unutmadan yazayım.
Filiz Hanım kapımın önündeki ayakkabımı da sahiplenmeye çalıştı… 
***
2004 yılının yaz aylarında Kurtuluş Mahallesi camiinin orada ki evime gece yarısı hırsız iki defa girdi. Şikayet etmemize rağmen tek bir polis gelip eve bakmadı. 
Nelerimiz mi çalınmıştı?
Balkonda uyuyan kardeşimin pantolonu, cüzdanı ve telefonu gitti.  
İki küçük köpeklerimizi zehirlemedikleri içinde şükretmiştim.
***
2015-2017 ve 2018 yıllarında Mersin Tece’de evime hırsızlar girip, işlerine yarayan her şeyi götürüp, sadece bana yatakları ve koltuk takımını bırakmışlardı.
Silinmediyse polis kayıtlarında var. Ekip geldi parmak izlerini aldı, hepsi o!
Koskoca sitede hiçbir komşuya bir şey sorulmadı. Kamera vardı bakmadılar bile. 
Kimseyi de zan altında bırakmadık, demir kapımız, su saatini ve elektrik saatimizi söküp götürmüşlerdi.
Hiçbir komşuyu suçlamadık!
Mersin Emniyetinden daha cevap bekliyorum 5 yıl oldu, gerçi evlerimiz maalesef kentsel dönüşüme gittiği için yıkıldı. Tabii olay kapandı gitti. 
Sedir şeklindeki koltuklarım benim için önemliydi, mesleğimden kazandığım ilk parayla aldığım için, o yüzden halen evimde tutuyorum. Eski diye götürmemişlerdi. Sonunda onlarda hayvan barınağına gidecek!
***
Şehit Erdoğan Çıtak Karakolu’ndan gelen ekip, benim ifademi yarım saat alacaklarını ve işimin biteceğini söylediler.
3 Mayıs 2023 öğleden önce saat 11 gibi karakola girdim. 
Karakol’da şunu öğrendim, Filiz Hanım evine girerken evin içinde hırsızı görmüş, ellerinden kaçırmışlar. Yanlarında iki kamyon şoförü, oğlu ve eski kocası hırsızı yakalayamamışlar. Bunu orada öğreniyorum. 
Uzun iri yarı Polis memuru bana çay ikram etti. Saat 11’de girdiğim karakolda saat bir olduğu halde ifadem alınmadı. Filiz Hanım saat 13 gibi geldi, onun ifadesi bir saat sürdü, benim de ifadem saat iki gibi alındı. Ne bildiysem onu anlattım.

İlk beni götürdüler, en son benim ifadem alındı.

Avukatıma göre kasıt varmış. 
***
Şimdi bende gazeteciliğimi konuşturayım.
Bu ev kaç yıldır öyle atıl bırakılmış, metruk bina. Balkonda eğreti duran, bir tekmeyle açılabilen kapıya, neden bir demir kapı yapılmadı? 
Hırsız Filiz Hanım’ın evlenip ayrıldığını nereden biliyor? 
Hadi ben bir cahillik ettim üç, dört tane tava ve iki tencereye para verip aldım, kendi de gelip evden, “Onca parayı bu iki şey için mi verdin” diye hayretle sormasını nasıl açıklayabiliriz? 
Ben teşekkür beklerken, bana nefretle bakması, evinde gördüğü hırsızı neden niçin 5-6 kişi oldukları halde yakalayamadılar? 
Filiz Hanım; “Evi boşaltacağım, kapı pencereyi sökeceğim, iti, kopuğu, hırsızı, madde bağımlısı girip; çıksın, benim bu komşulara kapağım olsun” diye tehdit savurması, nasıl açıklanabilir?  
Adana Valisi bundan bir hafta önce Amerikan pazarının arkasında metruk binaya madde bağımlıları girip, çıkıyor diye valilik kararıyla yıktırdı.  
Filiz Hanım’ın evine defalarca hırsız girmiş soymuş, haberdar etmezsem, ruhu bile duymazdı, keşke hocaya gerçeği anlatmayıp, hırsız olduğunu öğrendiğim anda, aldığım eşyaları bahçesine bıraksaydım, bütün bunları yaşar mıydım, herhalde yaşamazdım. Hırsızlar da gele, gide orayı sonuna kadar soyar çeker giderdi. 
Benim verdiğim 585 liram gitti, ona mı yanayım, yoksa kadının bana uyguladığı moping bakışlarına mı? 
Unutmadan, Adana hırsızlık ekibi çok iyi çalışıyor, bunu gördüm. 

ANA FİKİR
Siz siz olun, böyle durumlarda, hem mağdursunuz, hem iyilik yapıyorsunuz, yapmayın, bu yaşta bunu öğrendim, takdir beklerken, karakolda saatlerce ifade vermek için bekliyorsunuz.
Gördünüz mü, görmedik diyeceksiniz, hiçbir iyilik cezasız kalmıyor, onca profesörler, onca tanınmış insanlar dolandırılıyor. Bu olaydan çıkardığım ders, dürüstlük bu toplumda bir şey ifade etmiyor. Haa, dürüstlüğe devam, ama akılsızlığa ve mantıksızlığa asla!
Mahkemede özellikle şunu soracağım, hırsız Filiz Hanım’ı ve ayrılığı eşini nereden biliyordu?

SONRADAN ÖĞRENDİĞİM
Bizim evin karşısında ki komşu yaşlı amca, soyulan evi n hikayesini anlattı. Meğer orada eski bir gazeteci ve terzi bayan oturuyormuş. O ev Filiz hanım’ın annesinin eviymiş, eşyalarda annesine ve babasına aitmiş, hiç gelip gitmezmiş. Ev eşyalarını anne ve babasının hayrına dağıtacağına, yıllarca orada bırakarak çürütmüş. 
Eşyalar taşındıktan sonra, o 2 katli ev bir gün bile boş kalmamış, giren çıkanın haddi hesabı yokmuş. Komşular öyle diyor. 
Yakında imza toplayıp yıkılması için valiliğe verilecekmiş...
Tabi ki sahibine ulaşıldığı için yıkım parısını da Filiz hanım’a devlet ödetir. 
Bir kaşık suda fırtına kopardı, acaba değdi mi?

Teşekkürü hak etmiştim, şimdi hakkımı helal etmiyorum, zehir zukkum olsun. 
Mutlaka biryerlerinden çıkar. 
Bakalım her şeyimiz olan adaletimiz nasıl işleyecek? 
Gelişmeleri sizinle burada paylaşırım. 

 

 

 

 

 
Etiketler: Dürüst, olmak, suç, mu?,
Yorumlar
Bizim Gazete
Ulusal Gazeteler
Yazarlar
Alıntı Yazarlar
Anketler
Yeni haber sitemizi nasıl buldunuz ?
Adana

Güncelleme: 06.07.2022
İmsak
Sabah
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı