Dünyayı gezerken siyahi ve Asyalı insanların çoğunluğu gözlerimden kaçmıyordu. Hatta Avrupa ülkelerini gezerken, çoğunluğun zencilerden oluşması bende merak uyandırmıştı.
Dünya tarihini okurken, onlara yapılan haksızlıklar, soykırımlar, dillerini unutturmalar, kendileri gibi yapıp, asimile etmeleri, köle gibi kullanmaları…
Sicilleri çok ta temiz gelmiyordu.
Batı bu noktaya gelinceye kadar, kötülüklerin daniskasını yaşatmışlar ve iyi ve güzel olan ne varsa sömürmüşler...
15 yıl önce bunun farkına varmıştım.
***
Bilimsel iddiaya göre insanların ilk çıktığı yer Afrika.
Çeşitli insan ırkları çıkmış, sonra hayvanları takip ederek dünya yüzeyine dağılmış.
Birçok çağ atlatıldıktan sonra yer yüzünde kıtalar oluşmuş, sınırlar çizilmiş, herkes kendi ekonomisini kurmuş, konforlu bir hayat sürmek, refah içinde yaşamak için, her yolu kendilerine mübah kılmış.
Savunmasız, askersiz, koloni halinde yaşayan insanların değerli hazinelerini, elmaslarını, yer altı ve yer üstü madenlerini, zenginliklerini sömürmüşler. Ormanları kesip, akarsuları kurutmuşlar.
Geriye verimsiz çorak topraklar bırakmışlar.
Eli kanlı sicili bozuk sömürgeci ülkeler; İspanya, Portekiz, Belçika, İtalya, Hollanda, İngiltere, Fransa ve Almanya.
Hikayelerini okursanız, insanlığınızdan utanırsınız.
***
Değerli madenlerini, değerli taşlarını, altınlarını, elmaslarını, petrollerini çaldıkları yetmiyormuş gibi, insanları yıllarca köle olarak çalıştırdılar.
O topraklarda ot bitmedi, su kaynakları tüketildi, insanlar açlığa mahkum edildi.
Demokrasinin beşiği Amerika günümüzde halen zencileri tu-kaka ilan ediliyor, aldıkları maaşlar bile farklı.
***
Yakın tarihimizde Yasemin Devrimi adını verdikleri ayaklanma Tunus’ta gerçekleşti.
Sosyal medya aracılığıyla Müslüman ülkelerde kan gövdeyi götürdü. Zeynel Abidin Bin Ali’nin ülkeden kaçmasıyla, ülkede, işsizlik, gıda enflasyonu yaşandı.
Sonra diğer ülkelere sıçradı, Mısır, Libya…
Amerika; “Irak’a demokrasi götüreceğim” dedi, 1 milyon insanı katletti.
12 yıldır bitmeyen bir iç savaştan kaçan Suriyelilerin çoğunluğu bizim ülkemize sığındı.
Çoğu krallık veya diktatörler tarafından yönetiliyordu.
Demokrasi yoktu, sosyal medyadan diğer insanların yaşam tarzlarını görebiliyor ve haberleşmeyi sağlıyorlardı.
***
Çin’de de demokrasi yok, keza İran’da!
Buralarda aydınların dışında kimse ülkesinden kaçmıyordu.
İyi yaşama adına bir şey yoktu, çoğu karın tokluğuna yaşıyordu.
Açlık ve sefalet ve baskı vardı.
***
Protestolar, Arap Dünyası'nda başta gelen işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü, usulsuzlükler ve kötü yaşam koşulları gibi pek çok sorun sonucunda önce Tunus'ta Muhammed Buazizi'nin kendini yakması, ardından benzer sorunlar yaşayan ülkelerde domino etkisi göstererek bütün Müslüman coğrafyaya yayıldı.
Aslında benzer şey bizim ülkemizde de (2013 Haziran ayının ilk gününde Gezi olayları ile başlatılmak istendi, ekonomi düzgündü, insanlar işinde gücünde idi, kimse aç ve açıkta değildi, Hükümet geri adım atmayarak, gezi olaylarını sindirdi. İkinci kalkışma ise 15 Temmuz 2016’da oldu, yine bastırıldı. Arkasında terör örgütü Fetö ve ABD vardı.)
Başaramadılar!
***
Yasemin Devrimi’nden sonra Arap Baharı tedavüle sokuldu.
Arap baharında etkilenen ülkeler, Tunus, Cezayir, Lübnan, Ürdün, Moritanya, Sudan, Umman, Yemen, Suudi Arabistan, Mısır, Suriye Cibuti, Fas, Irak, Bahreyn, Libya, Kuveyt ve Batı Sahra…
Halk ayaklanınca, kimi liderler meydanlarda asıldı, kimi liderlerde istifa ederek, halkın isteklerine boyun eğdi.
***
Arap ülkelerini yönetenler saltanat içinde, altınlı varaklı saraylar, görkemli yaşamlar, saltanatlar halkta bıkkınlık ve bezginlik yarattı. Ayaklanmalar o yüzden oldu.
Buradan insanların çoğu Fas üzerinden İspanya, İtalya, Yunanistan, Fransa ve Almanya’ya iltica ettiler.
Birçok ülke almadı.
Akdeniz onlara mezar oldu.
Peygamberimizin bir hadisinde; “iki gömleği olup, birini ihtiyacı olana vermiyorsa, bizden değil” diyor.
Seçimle veya atasından o koltuğa oturanlar, bir gün o sonun geleceğini bilmiyorlar mı, sonsuza kadar süreceklerini zannetikleri içinde bütün İslam Coğrafyasındaki Müslümanlar ülkelerini terk ederek, batı ülkelerine daha iyi koşullarda yaşamak ardına ülkelerini canları pahasına terk ettiler.
Yani bir nevi vatansız kaldılar Karl Marks gibi.
Sadece iyi yaşamak yetmiyor, kendi hakkında kararlar vermek, söz sahibi olmak istiyor. Özgürlük gibi, baskı olmadan kendini ifade edebilmek gibi.
Cennet ve cehennem işte tamda bunun için var.
Artık batı üremiyor, onada yaşam çok pahalı...
İş gücü azaldı, ağır işleri yapacak insan gücüne ihtiyaç vardı, tamda Asyalı ve Afrikalılar yine imdatlarına yetiştiler. Bugün amele ve emekçi olanlar, yarın buralara sahip olacak!
Çok uzak bir zaman değil, 50 yıl veya 100 yıl.
Bunun bedelini çok acı bir şekilde ödüyorlar...
***
Tabii buna çanak tutan, kaderi değiştiren liderlerin, ahiret hayatında nasıl bir sorgulama bekliyor bilemeyiz.
Bunun diyeti ağır olacak!
İnsanlar aç kalınca, inanç önemini yitiriyor mu?
Buna sebep olanlar, sittin sene yaşayacaklarını, dünyaya kazık çakacaklarını sanıyorlar!
Bir başka yazısı için Ukrayna’yı yazacağım.
Kitap fuarı
8. Defa Çukurova Tüyap kitap Fuarında kitaplarımı imzalıyorum.
14. yapılıyor.
Haliyle çevreyi gelen gideni de izleme şansım oluyor.
İlk kitap imzalamam 1992 yılında Oktay Ekinci ile olmuştu.
***
Pandemi olsa da fuara ilgi iyi sayılırdı, ünlü isimler yoktu ama ünlü yayınevleri yerlerini almıştı.
Adana 2,5 milyonluk bir şehir. Büyükşehir ile birlikte ilçe belediyeleri de stant açtı. Yerel yazarlara stantlarında yer verdiler.
***
Hiç görmedim veya birileri akıl edemedi. Adana Valisi açılışa geliyor ama Adana’da ki aydınların stantına uğramadan geçiyor. Oysa Valimiz biraz zaman ayırarak rehberlik edebilir, bütün stantları gezerek, her yazardan destek amaçlı birer kitap alabilir, belki bu maliyet olarak 10 veya 20 milyarı bulur.
Ama en azından Adanalı yazar çizer takımından tam destek alır, onları mutlu eder.
Ayrıca;
Adana’da bütün kamu kurum ve kuruluşları, 14 milletvekili, 15 belediye başkanı, ciddi olarak 5 oda başkanı, sayısız ciddi iş insanlarının dernekleri var.
Birçok siyasi partiler, onların başkanları, onların ilçe başkanları…
Hiçbiri fuara gelmezler, gelseler de görünmez olurlar.
Adanalı aydınlara kitap fuarında destek vermiyorlar.
Milletvekilleri stantları gezip, Adanalı yazarların stantlarına ise hiç uğramıyorlar.
İki yıldır.
Yani bu yıl çok iyi geçtiğini söyleyemeyeceğim.
Büyükşehir ve ilçe belediye başkanları stantları gezse, her yazardan 10 adet kitap alsa, en azından yazarlar desteklenir, ömür boyu bu güzel girişim hatırlanır.
Bunu yapan iki isim gördüm.
Gelecek Partisi İl Başkanı Ebubekir Yıldırım ve diğeri İYİ Parti İl Başkanı Göktürk Boyvadaoğlu, Adanalı yazarların stantlarına uğrayarak tek tek kitap satın aldılar.
|