Bu yazı anneler gününde yazıldı, sosyal medyamda paylaşmıştım.
Yani tarih 2024
***
Bu hayatı ben istedim.
Özgür ve tek başına yaşamayı…
Ama hiç tek başıma da kalmadım.
Bugün anneler günü…
***
1987 yılında en büyük dostumu, arkadaşımı, sırdaşımı o gün kaybettim…
Yani annemi.
Yerine başkasını koyamadım.
Çünkü onun cömertliği, vefalığı, dostluğu şefkati, sınırsız ve karşılıksız sevgisi hiçbir arkadaşımda yoktu.
O çok cömert severdi.
Kıskanmaz, seni çekiştirmezdi.
***
Evliliği aklımdan geçirsem bile çok korktum.
Sevdiğim biri yok muydu, vardı elbet…
İkimizde çok gençtik…
Trafik kazasında kaybettim.
Hayat bir şekilde sizi savuruyor.
***
Bütün ütopyam ünlü bir yazar olmaktı.
Adana sınırını aşamadım.
Ben anne değilim, o duyguları hiç bilmem.
Hamile kalmadınız, onu karnınızda büyütmediniz, sancılarını çekmediniz…
Her dişi kadın anne olabilir mi?
Gerçek annelerden söz ediyorum…
Kadın olsam bile bir anne değilim!
***
Ama anneme ve babama annelik yaptım..
Anneme asla bir gün bile ‘off ‘ demedim.
Babama dedim, Allah beni affetsin.
Hastalığında babama ben baktığım için, bana “annemsin” derdi.
***
23 yaşında annemi, 50’li yaşlarda da babamı kaybettim.
Hayatı 23 yaşlarında omuzladım.
Kendim için hiç çalışmadım, ta ki 2015 yılına kadar…
***
4 çocuk büyüttüm.
Üçü kardeşim, biri yeğenim Yunus Emre Tekbaş’tı.
Bebekliğinde onu çok ama çok severdim, bendeki yeri apayrıydı.
Bize geldiğinde iki yaşlarında ya vardı veya yoktu.
***
Emre bizdeyken ağladığında uykudan hemen uyanan ben olurdum.
Ateşi çıktığında ateşini düşürdüm, onunla sabahladım, onunla güler, onunla ağladım.
O rahmetli kardeşimin emanetiydi…
Ondan hiçbir şeyi mahrum bırakmadım.
Okuma yazmayı ve çarpım tablosunu ben öğrettim
***
Merhum kardeşim Hacı Mehmet Tekbaş’a ablalık, Zeynel Abidin, Fatih ve Rabia’ya ise bir annenin yapamadığı her şeyi yaptım. En kötü günlerinde, maddi ve manevi, en çokta maddi olarak hep yanlarında oldum.
***
Kendimi çok yıprattım, çalışma hayatımda gözlerimde hep at gözlüğü oldu...
Kendim hiç olamadım.
Aile kavramı benden epeyce uzaktı.
***
Iskaladığım, teğet geçtiğim, unuttuğum, unutamadığım, keşkelerim, amalarım, fakatlarım, pişmanlığım, pişmanlık duymayışım, uyumaya korktuğum, uyanmamaya korktuğum, ağladığım ve güldüğüm az oldu bu hayatta.
Gerçek dostlar sanki başka diyarlara göç etti. Güvenmek, sırtını yaslamak hayal oldu. Allah var gam yok buna amentü etmişim.
Yaradana inanmak başlı başına bir imandır.
O ne yazarsa kabulümdür, onun yazmadığı tek yaprak bile yere düşmez.
Tolstoy’un Din nedir? Kitabında?
“Her insan mutlaka inanmalı, aksi hayvan gibidir” diyor.
Yazmayan Rabbim’e kafa tutacak kadar aklımı yitirmedim.
***
Patili 4 ayaklıların gerçek annesiyim ben…
Tam 24 yıldır…
Mutluyum, onlar yediğinde, doyduğunda, işkence, eziyet çekmediğinde keyfim dört dörtlük. Velhasıl, doğuran doğurmayan demeyeceğim.
Ayırt ediyorum.
Gerçek annelerden söz ediyorum, iki ayaklı yoksul, zengin hiç fark etmez, evladına her anlamda siper olmuş, gerçek annelerin önünde saygıyla eğiliyorum…
Benim için her türlü zor koşullarda, yollarda, tünellerde, deliklerde, bir ağaç altında, sokakların bir köşesinde, izbe bir yerde, ormanlıkta, dağda, bayırda, her yerde doğum yapan dört ayaklı patili annelerimize de benden selam olsun, onlar her daim gerçek bir annedir?
Onların anneler günü kutlu olsun.
|