Sizi iki yıl öncesine götüreceğim.
Ak Parti’ye sayısız il başkanları gelip geçti.
19 yıl!
Biraz hafızamı zorlayayım.
İlk kurucu İl Başkanı Av.Ömer Faruk Gerger, İşletmeci Vedat Kahyalar, Ziraat Mühendisi Abdullah Doğru, Av.Mustafa Attaroğlu, kısa süre İşletmeci Erol Çomu, Av.Mehmet Sağlam, Kayyumcu Adnan, soy ismini hatırlayamıyorum. Müteahhit Mustafa Kebude, Ak Parti kurucusu Adana Milletvekili rahmetli Ziyaeddin Yağcı, Fikret Yeni, kısa süre Şerif Güler ve ardından Mehmet Ay…
11 veya 12 isim...
En uzun dönem 6 yıl Av.Fikret Yeni yaptı.
2014 yılında gelip 2019 Kasım ayında bıraktı.
Karısı doktor, çocuklarına adeta tapan bir babaydı. Çalışma masasında aile fotoğrafı ile çağdaş bir il başkanlığının yanı sıra, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bir il başkanı profilini siyaset sahnesine koymayı başarmıştı. Basın toplantılarında muhaliflerini eleştirir, belgeyi ortaya koyar, aşağılama yoluna gitmez, ama taşı gediğine koyar, mesafeyi ve saygıyı korurdu.
Küçükle küçük, büyükle büyük arada nüktedan yapardı. Yüzünde gülümseme eksik olmazdı.
Taşralarda, ilçelerde, mahallelerde ve Kadın Kollarıyla sıkı teşkilatlanmayı yapıyor, bütün il ve ilçeleri geziyor, yanına gittiğimde de hiç randevu almadan görüşebiliyordum.
İlk üç yılı mükemmel yaptı. Gençti, koşturuyordu, tecrübesi vardı. Tepeden gelmedi ama, teşkilatları tanıyordu. Örgütlenmeyi iyi biliyordu. Medya ile arası iyiydi. Ama medya ile en iyi ilişkiyi Başkan Mustafa Kebude dönemi, hakkını teslim edelim.
Gazeteleri ihmal etmez, aboneliği ayırmadan yapar, gelen gazetecilere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi olağanüstü ilgi gösterirdi.
Basın danışmanlığını da Ömer Faruk Köker bu işi mükemmel yürütürdü.
Neyse kaldığımız yere dönelim.
Bu adama nazar (Fikret Yeni) değdi.
Özel Kalemi Orhan Kahraman onun bütün tavrını, hamlesini bilir, randevularını ayarlar, sağlıklı başladığı il başkanlığı görevini, maalesef sağlık sorunları yaşadı. Ama ilaçlarını Orhan Kahraman sektirmeden veriyordu.
Fikret Yeni’nin 6 yıl içinde sayısız haberini, bir veya iki defa da röportaj yaptım.
Fikret Yeni uzun süre koltukta oturmanın verdiği rehavetle, önce insanlardan gözlerini kaçırdı. Allah’ın selamını vermeyi esirgedi.
Yüzü artık hiç gülmüyordu. Bir gün resmi bayramlaşmada, yüzünün gülmediğini, bir siyasetçi için büyük bir sorun olduğunu yüzüne karşı söyledim. (Yer 75. Sanat Galerisi)
“Kimseyi sevmek zorunda değilim” diye cevap verdi.
Şaşırdım.
Oysa siyasetçinin en büyük kozu sevmek ve sevilmekti, yoksa millet niye ona oy versin ki.
Artık kimsenin hal ve hatırını sormuyordu. Teşkilatlar kendisine ulaşamıyordu.
6 yıl dile kolay…
Hep o koltukta oturacağını, o olmazsa rüyalarını Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğu süslüyordu.
Her siyasetçi gibi, onunda hakkıydı.
***
Rehavet demiştim değil mi?
Benim ona kırılmam, ilk ikinci yılın sonunda oldu.
Ak Parti 2015 kasım seçimlerinden zaferle çıktı. Adana’da seçim sonuçlarını iyi çıkmıştı. Başkanla konuştum orta göbek çalışması yaptım. Şerif Güler o zaman mali işler başkanı, Ali Sorar ise Parti Sekreteriydi.
Haberi sür manşetten vermiştim. Yanında küçücük bir kutu açıp yönetim kurulunda olan hemşerim Halil Yaman’ın haberini yaptım.
Vay bunu yapan sen misin?
Ali Sorar; “Sen nasıl yönetimde olan birinin haberini Ak Parti başkanın yanında yaparsın” diye çemkirdi. Sanki benim finansamınımı Ak Parti karşılıyor gibi hesap sormuştu. Bende o zaman binaya epey gazete bırakıp fatura kesmiştim bile.
O’nu ödettirmediler, başkanın aklına girip, ilişkimizi bozdular.
Şerif Güler’de buna alet oldu.
Fikret Yeni’nin kalbi güzeldi, böyle fitneler olunca, o da insan, şüpheye düşüyordu.
Yine de hakkını inkar etmeyeyim, Başkan Fikret Yeni abonemi olur, yine bana ilan verir, kitaplarımı alırdı.
Bende haberlerini yaptım.
Alamadığım paranın kdv’sini devlete ödemiştim bile.
***
Bir gün bir sorunla karşılaştım, anca bunu Fikret Yeni çözerdi. Ben Orhan Kahraman’dan randevu istedim. O randevu üç ay sonra döndü, bu defa ben gitmedim.
Hatta 50 kişilik yönetimde çok kişiyi birbirine düşürdüğü de kulağıma fısıldanmıştı. Genel Merkez’e çok şikayet gitti.
Arkasında Devlet Adamı Ömer Çelik duruyor deniyordu. Ömer Çelik Türkiye sorunlarıyla boğuşuyor, kalkıp yerele zaman ayırıyorsa bu büyük bir nimet bile sayılırdı.
Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in desteğini maalesef Fikret Yeni istismar etti.
Fikret Yeni eğer İl başkanı olduğu dönemde, aynı tevazuyu samimiyeti teşkilatla kurmayı sürdürseydi. Yüzündeki tebessümü eksik etmeseydi…
Ak Parti Seyhan Belediye Başkan Adayı olarak çıktığı o yolda, o koltukta şimdi o otuyor olacaktı.
Son yıllarda herkes ondan şikayetçiydi.
Aday gösterildiği zaman, seçimlerde halktan esirgediği o sevgiyi fazlasıyla verdi, çocukların ve yaşlıların ellerini öptü. Yaşıtlarıyla samimi bir şekilde kucaklaştı, yüzünden tebessüm eksik etmedi.
Son iki yılı kan kusturduğu teşkilat yöneticileri ve taban, öfkesini ve hıncını sandıkta Fikret Yeni’ye oy vermeyerek gösterdi.
Acaba Ak Parti Genel Merkezi Fikret Yeni’ye bir daha görev verir mi bilmiyorum. Ama seçim kaybetmiş hiçbir adaylarına bugüne kadar görev verilmediği biliniyor.
A takımı hariç!
Ama onun bir dava adamı olduğunu da parti çalışmalarına katılması, zaman ayırması, gerçeğini de inkar etmeyelim.
Fikret Yeni bu olaylardan payına düşeni mutlaka ders olarak çıkarmıştır diye düşünüyorum.
Kendine ikinci bir şans verilseydi, filmi geriye sarsaydı, aynı yanlışları yapar mıydı?
Bütün il başkanları Ak Parti ile yollarını ayırdı.
Fikret Yeni yeniden partiye kazandırılmalı ve bir görev verilmeli diye düşünüyorum.
Her iki yazı da 20 Nisan 2021 günü yazıldı
***
Fatma Güldemet Sarı
Fatma Güldemet Sarı, biz Demet Sarı diye tanıyoruz. Teşkilatlardan geldi. 6 aylık kısa bakanlık yaptı, Adana’ya hizmette çok yarıştı. Görevden alındı, teşkilata küsmedi. Aynı ilgiyi, aynı sevgiyi gösterdi. Bakan olduğunda onca işinin arasında 10 dakika olsa da, bana zaman ayırdı.
Bana yanlış yaptı mı, yaptı?
Kendisiyle röportaj yaptım, Ankara’ya gidenler, suyunu içenler, önce yerel basını unutuyorlar.
Buna güç zehirlenmesi deniyor!
Ya da koltuğun sihirli güce desek.
Bana verdiği röportajı sohbet olarak gösterdi.
Sonra kendilerinin gönderdiği ısmarlama yazıyı kullanmamı söylediler. Virgülüne bile dokunmamı istemediler.
***
Adana’nın gurur duyduğu isimlerin başında gelen Türk-İş Mali Sekreteri ve Yol-İş Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağar’ı bir siyasetçi olarak tanımaması garibime gitti.
Randevu istemesine rağmen vermedi.
Hatta aracı olup, “Ara bir merhaba deyin” dedim.
Kendini o kadar büyük gördü ki, tevazu mevezu hak getire...Gözleri iri açıldı; “Ben mi arayayım” dedi.
Çalıştığı insanlar maalesef ona yetmedi, yanlış yaptırdılar. Yanında güvendiği Mehmet Sıddık Gülşen’in ise siyasi feraseti yoktu.
Ramazan Ağar o dönemde Başbakanla, Cumhurbaşkanı ile görüşüyor, ama bir Adanalı Bakan’a hayırlı olsun demek için randevu alamıyordu.
Bu bir örnek.
Ankara’da iki gün içinde 6 isimle röportaj yaptım, (İbrahim Özdiş, Muharrem Varlı, İsmail Koncuk, Ramazan Ağar, Tamer Dağlı ve Demet Sarı) bu röportajların 5’i bütün yerel basında yayımlandı. Bir tek bana ısmarlama yazı gönderen Demet Sarı’nın basın danışmanının yazısını yayımlamadım.
O yazıda samimiyet ve ruh yoktu. Siyaset yapan bir isimde bu eksikse, sizce ne kadar yol alabilir ki…
Acaba aynı hatayı yapar mı?
Veya hiç bunlardan ders çıkardı mı?
Bilmiyorum.
***
Yine de sabırla yoluna devam etti.
AK Parti MKYK’ya girdi. Önemli görev verilir mi, bekleyip göreceğiz. Nerelerde yanlış yapıyorum diye, Osmanlı sultanları gibi yanlarında “Sen çok yaşa padişahım’’ yerine, “Gururlanma Padişahım senden büyük Allah var” veya “Kral Çıplak” diyen biri olmalı ki, milletin hak ettiği hizmeti yerine getirebilsin. Bu deyimler birer ‘firen’ aslında ‘supap’ görevini yapıyor. Empati duygusu gelişsin, hizmetini tam anlamıyla yapabilsin.
Ak Parti anketlerde sürekli puan kaybediyor, teşkilatlarda ki kibir, büyüklenme, halktan kopuk olmaları bu düşüş nedenlerden biri.
Nasılsa bu yazı bir şekilde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önüne konur. Çünkü Doruk gazetesini okuduğunu bana yıllar önce Vedat Kahyalar söylemişti.
Göreve gelen siyasetçi bunu yapma lüksü olmamalı, dost acı söyler. Azmi ve iradesi nedeniyle yeni görevinde kendisini tebrik ediyoruz.
Kadın gazetecilerle hiçbir araya gelmedi, bu da büyük bir eksiklik.
|