301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.

Yazı Detayı
29 Haziran 2022 - Çarşamba 13:57 Bu yazı 624 kez okundu
 
Bir de Ferman'ı benden dinleyin!
Fatoş TEKBAŞ
adanadoruk01@gmail.com
 
 

Yıl 1993 gazetenin ofisi o zaman Sabancı İş Merkezi’nin hemen arkası. Gazeteci Erol abi (Karataş) “Hadi Fatoş gel seninle bir yere gidelim” dedi. Zaten 40 adım ötesi, İnönü Caddesi üzerinde kocaman bir ofise girdik. Elektrik malzemesi satılıyordu. Bakımlı sosyetik bir kadın, omuzuna dökülen dalgalı saçlar, dudaklarda kırmızı ruj, elinde sigarası olan bir iş insanı masada oturuyordu. Hemen yanında bir beyefendi, masada bir şeylerle meşguldü. 
Erol Karataş; “Fatoş seni Ferman Demir ve eşi ile tanıştırayım, kendisi DYP Kadın Kollarında,  Ankara ile ilişkileri çok iyi, iş bitirir, sözü dinlenir” diye tanıştırdı. Doruk Gazetesi’nin ilk yıllarıydı. 
***
Daha sonra hiç görmedim. 
2005’li yıllarda, bir gün Ferman Hanım Seyhan Oteli bitişiğindeki Doruk Gazetesi'nin bürosuna geldi. O gördüğüm kadın gitmiş, yerine vasat bir kadın gelmişti. Eşinin yüzünden cezaevine girip çıkmıştı. Her şeye sıfırdan başlıyordu. Çok acılar çekmişti, her şeyini kaybetmişti. 
“Fatoş benim çevrem geniş, Doruk gazetesinin ilan ve reklam bölümünde çalışayım” dedi. 
“Tamam”dedim.
Gidiş o gidiş.
Aylar sonra bir baktım Türkay isminde yerel bir gazete çıkarmış.  


***
Ferman Gökdal çok sigara içer, ayrıca rakıyı da severdi. Kendisini çok uyardım. Yapma etme, kendine yazık etme diye.
Dinlemedi.
Süleyman Demirel her Adana’ya gelişinde üstü açık kırmızı arabaya biner halkı selamlarmış. İşte o araba Ferman Gökdal’ın arabasıymış. Gökten paraşütle yeryüzüne düşmüş, bedeninde hasar almadığı yeri kalmamıştı. Her şeye boşvermişti. Kalacak yeri bile yoktu. İki kızı, bir oğlu vardı. Bir kızı öğretmen, bir oğlu da mühendis, diğer kızı evliliği tercih etmişti.
Çok acı çekti. Yaşama tutunmak için tırnaklarını çıkararak mücadele etti. Ama arada bir gazeteye uğrar, haber desteği isterdi. Haber yazamazdı, (Aramızda haber yazamayan çok gazeteci var) ama haberi toplar gazeteci Öner Yüzer’e verir, onun istediği şekilde haberler yapılırdı.
Bir gün sevinçle gazeteye gelip.
“Çiçekli köyünde on bin liraya 100 metre yer aldım” dedi. İçine binbir çeşit meyve ağaçları dikti, iki oda, bir salon ev yaptırdı. Onu tamamlaması yıllar yıllarını aldı. Sürekli sizde alın diye teşvik ettiği gibi, her seferinde evine davet ediyordu. 
Altına 2.el araba almış, anneciğini de yanına almıştı. Onunla Ceyhan’a, Kozan’a birçok yere gitmişliğim vardı. 
Dernek kurduğumda yanımda yer aldı. 
Samimiydi, dürüsttü, dedikoduyu sevmezdi. 


Annesini kaybetmişti, “Kimse taziyeye gelmedi” diye sitem etmişti, hatta gazetede bir yazı yazmıştım, Ferman’ın haklı sitemine çok üzülmüştüm. Eğer kendisi yaygın medyada çalışıyor olsaydı, Adana’nın yarısı onun evini su yolu yapardı. O Avurapa yaşamış, Almancayı ana dili gibi konuşurdu. Kimsenin gözünün içine sokmadı. Arkadaşım Violet Bahçuvan’ı ve bir arkadaşı (
Güngor Uysal Balcali Gönüllüler Dernek Baskani) üçümüz birlikte Çiçekli köyüne yol aldık. Yolu kaybettik, ama eninde sonunda eve ulaştık. Bizi görünce çok sevindi.
Evinin bulunduğu yeri cennette çevirmişti. Doğanın bütün renkleri hakimdi, yetiştirdiği bütün ağaçlar meyvesini veriyordu, burası adeta tabiat harikası bir yer olmuştu.
Hele evinin önündeki sedir, üzerinde ağaçlar, muhteşemdi. Azmin elinden bir şey kaçmıyordu. Rahmetli annesine fatihalarımızı okuduk ve döndük.
Sonra o benim babam öldüğünde geldi. Kırkı birbirine karıştı. 
Annesini kaybettiği için çok üzülüyordu, artık o eve giremiyordu. Sürekli öksürüyordu. Koah hastalığı vardı. Buna rağmen sigarayı elden düşürmüyordu.
Kızı Duygu evliydi yanına almıştı. Oğlunun ilk evliliği iyi gitmemişti. İkinci evliliğinde mutluluğu yakaladığını söylüyordu. 
Kızı Duygu Kırklareli’ye yerleşti. “Çocuklarım nerede, ben oradayım” diyordu. Ardı sıra gitti. Anlatacağım çok şeyler var ama yer dar, özel gecelerde hep karşılaşırdık, bazen o bizi eve bırakırdı, şoförlüğü çok iyiydi.
Artık kendine de bakıyordu. İçkiyi çok önceden bırakmış, elinde tesbih sürekli Allah’ı zikrederdi.
İmanlıydı, inançlıydı.
En son telefonda konuştuğumuzda, evini Çiçekli köyünden birine emanet vermişti,  sonradan kızı Duygu’nun dediğine göre çıkarmış. 
Bazen bana bahçesinden bir iki meyve getirir, bende ona turunç suyu verirdim.
16 Haziran günü Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı köyünde doğmuş olan Ferman Gökdal, Kırklareli ilinde hayata tutunmak için 16 gün yoğun  bakımda, yaşam mücadelesini kaybetmişti.
Gazeteci Şirin Kazancı’dan duydum, mideme yumruk yemiş gibi oldum.
Her insanın bir arkadaş çevresi var, onlar bir araya geldiğinde bir duvar şeklini alır, o tuğlalar birbir çekildiğinde maalesef artık duvar olmaktan çıkar.
O gün sabaha kadar Ferman Gökdal aklımdan çıkmadı. Aradım kızı Duygu çıktı, doğduğu gün olan 17 Haziran günü İstanbul’da toprağa veriliyordu.
Egeli kadın, bazen yeter gayri derdi.


Meğer sen bizim hayatımızın duvarında yerin hep varmış Ferman Hanımcım. 
Seni hep gülen yüzünle, arabanın içinde, elinde tesbih, ağzında sigaran ile hep iyi  hatırlayacağım. Rabbim seni cennetine alsın, mekanın cennet olsun. Çok istediğin çocuklarının yanındasın şimdi.

 
Etiketler: Bir, de, Ferman'ı, benden, dinleyin!,
Yorumlar
Bizim Gazete
Ulusal Gazeteler
Yazarlar
Alıntı Yazarlar
Anketler
Yeni haber sitemizi nasıl buldunuz ?
Adana

Güncelleme: 06.07.2022
İmsak
Sabah
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Süper Lig
Takımlar
P
Av
M
B
G
O
Arşiv Arama
Modül 1

Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.

Haber Yazılımı