Bu hafta hep Adana şehir merkezinde epey turladım. Sarıçam Belediyesi’nde meclisi takip edeyim dedim. Sözde trafiğe takılmadan ara sokaklardan gidecektik, ne mümkün? Şehir Hastanesinin kuzey bölümündeki yol, adeta insana nefes aldırmıyor, keza yeni açılan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Kışla yolu, Mustafa Kemalpaşa Bulvarı, Tellidere, D-400, biz 2 buçuk milyonluk bir şehiriz, ama bunun 1 milyonu ilçe ve kırsalllarda.
Merkez bir milyon altıyüz elli bin civarında.
Sanki biz İstanbul’dayız.
***
Taziye evine Göl Vadi Sitesine gideceğiz, Adana Valilik yolu, kanal ve metro caddesi, Çocuk Esirgeme yurdunun oralar, Turgut Özal Bulvarı, Süleyman Demirel Bulvarı, Alllah’ım nereye dönsek diye, her yer adeta araç yığını..
Üstelik yağmur yok.
***
Baraj yolu, Karafatma Caddesi, İbo Osman, bu trafiği bildiğimden evim merkezde.
Bilgisayarım arızalandı, Çizgi Bilgisiyar, merkez parkla karşı karşıya, şehir içi adım atılacak gibi değil, kaplumbağa hızzıyla ilerliyoruz.
Hele Merkez Camii civarı...
Birde D-400 yolu üzerinde Yüreğir tarafında alt geçit yapılıyor.
Levent Mahallesinde dön babam dön ki, ana yola çıkasın.
Maalesef her yerimiz böyle. Taşıt insandan çok.
Hele motosikletler, elektrikli bisikletler, aralardan çıkabiliyor. Onların sanki geçiş üstünlüğü varmış gibi...
Onlara hayat güzel gibi görünüyor, trafiği tehlikeye atıyor bana mısın demiyor.
Adam da haklı.
Metro sadece bir güzergahta. Seçeneğiniz yok.
İn bin, 90 lira.
Bunu otuzla çarpsan, ayda 2700 lira yapıyor, üstelik karı koca çalışıyorsa, çocuk servise verilmiyorsa, ailecek, üç kişi 7 bin lira civarında sadece yola veriyor.
Bisiliklerler, motosikletler ve engelliler için yol yok.
Kaldırımlar standart dışı.
Birbirinden şahane!!!
2018 Yılında karar verdim bu şehirden gidecektim. 2 köpeğimi alıp İstanbul’a gittim.
Allah’ım orada ömür bitiyor yol bitmiyor.
Bir keresinde Eminönüne gidecektim, yağmura yakalandım, yağmur felaket derecesinde, her yer göl oldu.
20 dakikalık yol üç saate dönüştü, resmen çile.
Sadece Eyüpsultan’tan çıkıp Fatih mahallesinin sınırlarında yağmura yakalanmıştık.
***
Orada arkadaşlarım beni uyardı, buraya gelme, biz İstanbul’tan kaçıyoruz diye.
18- ila 2024 yılına kadar her yıl iki ay İstanbul’da kaldım.
Trafik beni bezdirdi.
Benim trafik fobim var.
4 kez araba aldım, direksiyon başına geçmeden sattım.
Üstelik trafik kurallarını çok iyi bilmeme ve ehliyeti yüzde 90 puanla almama rağmen...
YOKMU BUNUN ÇÖZÜMÜ...
Türkiye’de şehirler kurulurken alt yapı yapılmadan önce konutlar dikiliyor.
Adana’nın bir ulaşım master planı yok.
Kavşaklar, alt geçitler, akıllı kavşaklar yetersiz. Hepimiz bu şehirde sıkıntılar yaşıyoruz.
Adana plansız gelişti, sürekli imar değişikliği, çok katlı, az katlı binalar ucubeye dönüştü.
Toplu taşımacılık yerine bireysel taşımacılık yapıldı. Alt yapı eksikliği, köklü çözümler üretememek sorunları da beraberinde getirdi.
Adana’da bir milyonun üzerinde kayıtlı araç olduğunu tahmin ediyorum.

***
Bir örnekle yazımı noktalamak istiyorum.
Japonya’da araç almak o kadar kolay değilmişi.
Japonlar önce araçlarını park edeceği yerden, araç satan şirkete belge götürmek zorunda.
Ne demek istediğimi siz anladınız.
TEHLİKENİN BOYUTU
Şehir bu kadar taşıtı artık kaldırmıyor bunu görmenin zamanı geldi ve geçti.
Yollarımız öyle fermuar yöntemiyle de geçiş üstünülğü olan araçlara yol veremez.
Mazallah bir yerde yangın çıktı, itfaiye araçları bu tarafikte ne kadar yol alabilir?
Bir ambülans bu trafikte nasıl hastaya ulaşacak?
Sivil savunma, kolluk kuvvetleri olay mahalline nasıl yetişecek?
Bunları kendimize bir soralım.
***
Ya araç alımı durdurulacak?
Ya toplu taşıma bütün kesime hitap edecek.
Paris, Londra, Roma gibi şehirlerimiz de insanlar hep metroyu tercih ediyor.
Trafik sıkışıklığını oralarda göremedim, hiç bir yerde yarım saatten fazla beklediğimi hatırlamıyorum.
Bizi Avrupa’ya asla almazlar, burada da sınıfta çakılıyoruz.
Gerisini saymayayım.
|